Medya

DİR den Vazgeçmek

DİR den Vazgeçmek

Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni vergi paketine ilişkin yasa taslağına ilişkin sunum sektörlerin ve ilgili paydaşların da görüşlerinin alınmasına yönelik olarak kamuoyuyla paylaşıldı.  

Şüphesiz ki sunumda birden çok konu başlığı var. Bu yazımızda sadece Dahilde İşleme Rejimi (DİR) konusunda yapılmak istenilenlere değineceğiz. 

Bakanlık sunumunda “Dahilde İşleme Rejimi’nin KDV Açısından Kaldırılması” başlığı altında aşağıdaki sebepler gösteriliyor:  

“Mevcut düzenleme; DİR kapsamında yurt dışından getirilen hammadde ve yardımcı maddeler nedeniyle gümrükte KDV hesaplanmakta, ancak ödenmemektedir. Sadece teminata bağlanmaktadır.

- Gümrükte ertelenen KDV’ye ilişkin çok düşük tutarlarda teminat alınmaktadır. (%66’sı KDV’nin sadece %1 oranında teminat vermektedir.)

- Belge kapsamındaki malların ithali yurtiçi alımdan cazip hale gelmekte ve yerli üretim olumsuz etkilenmektedir. (İthalatı KDV’siz, yurtiçi alımı KDV’li)

- Bu rejim kapsamındaki işlemler cari açığı artırmaktadır. (Toplam ithalatın %14’ü, toplam ihracatın %43’ü)

- Bu şekilde ithal edilen malların Türkiye içinde üretim sürecinin takibinin güçlüğü ve rejim uygulamalarının kendi içinde çeşitliliği, ödenmeyen KDV’nin takibini güçleştirmekte ve haksız iadelere sebebiyet vermektedir. (Özellikle misli malların takibi sıkıntılı, aracılı ithalat ve ihracat haksız iadelere sebebiyet vermekte)

Önerilen düzenleme: DİR kapsamında yurt dışından getirilen hammadde ve yardımcı maddelere ilişkin gümrükte KDV ödenmesinin sağlanması önerilmektedir.

Kanuni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren verilecek belgeler için geçerli olması veya 1.1.2027 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girmesi öngörülmektedir.

Etki Analizi: 2023 yılı içinde 328,4 milyar TL matrah nedeniyle ödenmeyen KDV’nin yaklaşık 65,7 milyar TL olduğu tahmin edilmektedir.”

Dilerseniz taslağa ilişkin görüşlerimizi belirtmeden önce biraz gerilere gidelim. 1995 yılında Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği kurması aşamasında sanayi sektörümüz “gümrük vergilerinin kaldırılması halinde AB sanayii ile rekabet edemeyiz” şeklindeki yakınmaları dile getirirken, dönemin yöneticileri, “Merak etmeyin, belki gümrük vergisini kaldıracağız ama hem AB Türkiye’ye uyguladığı tekstil kotalarını kaldıracak hem de AB’de uygulanan DİR gibi olanaklardan siz de yararlanacaksınız. Bu nedenle haksız rekabetle karşılaşmayacaksınız” mealinde söylemlerle sektör mensuplarını ikna etmeye çalışıyordu. 

Gerçekten de uygulamada olduğu 28 yıl boyunca DİR’in sağladığı kolaylıklardan yararlanarak Türkiye ihracatını 1999 yılında gerçekleşen 27 milyar ABD Doları’ndan 2023 yılında 255,8 milyar ABD Doları düzeyine çıkarabilmiştir. İç piyasada bulunmayan ya da bulunsa bile rekabetçi fiyatlarla erişilemeyen girdiler uluslararası piyasalardan uygun fiyatlarla alınmış ve Türk ihraç ürünlerinin bünyelerinde kullanılmıştır. Bu sayede, Türkiye’nin ihraç ürünleri rekabetçi fiyatlarla küresel pazarlarda kendisine yer edinebilmiştir. Günümüze kadar, aynı girdileri aynı fiyatlarla iç piyasadan bulabilen hiçbir sanayicimiz gereksiz yere navlun ve diğer dış ticaret masraflarına katlanarak bu girdileri yurtdışından temin etmek gibi anlamı olmayan bir işlem yapmamıştır.

Peki, anılan bakanlığın sunumundaki değerlendirmeler tutarlı mı? Sunum sayfasındaki başlıkları esas alarak bu konuda görüşlerimizi de şöyle sıralayabiliriz:

- KDV ödenmiyor teminata bağlanıyor. Bu teminatın önemli bir kısmı %1 düzeyinde

İthal eşyasının girdi olarak yerli ürün bünyesinde kullanılmasından sonra ihracata konu edildiğinde, buna ilişkin teminat çözülmektedir. Bu nedenle zaten DİR kapsamında hazine geliri olacak bir vergi tahsilatı yapılmıyor.

- İthalatı KDV’siz yurtiçi alımı KDV’li girdiler nedeniyle ithal girdiler yerli girdilere göre daha cazip hale geliyor

Bu tespit de yanlış bir değerlendirmeye dayanıyor. KDV’li yurtiçi girdiler kullanılan ürünler ihraç edildiğinde bunlara ait KDV tutarları da mahsup edilmektedir. Bir başka anlatımla, son tahlilde KDV’li olarak iç piyasadan temin edilen girdiler için de Devlet Hazinesine bir gelir temin edilmesi söz konusu değil.  Esasen ithal girdileri cazip kılan unsur KDV değil, birim satış fiyatının yerli girdilere göre çok ehven olmasıdır.

- Bu rejim kapsamındaki işlemler cari açığı artırmaktadır

Cari işlemler açığı DİR kapsamında yurda ithal edilen sanayi girdilerinden öte, nihai tüketim malı ithalatı ve enerji ithalatı nedeniyle artıyor. DİR kapsamındaki girdiler işlendikten sonra yurtdışı edildiğinden, bu alandaki ithalat ve ihracat, cari açığın hesaplanmasında nötr bir etki yaratıyor.

- DİR kapsamında yurda sokulan eşyanın takibi etkin yapılamadığından KDV kaybı doğuyor

Türkiye’deki uygulamada son derece etkin bir denetim mekanizması yaratılmış durumdadır. Bu alandaki Türkiye uygulamasının dünyanın en iyi takip edilen DİR uygulamalarından birisi olduğunu söylemek yanıltıcı olmayacaktır. Öte yandan, bu tespit, “devletin bir bakanlığının devletin diğer bir bakanlığının işlerini layıkıyla yerine getirmediği kanaatinde olduğu” anlamına gelmekte olup, bunu değerlendirmek sektör mensuplarından çok devlete düşmektedir.

- Önerilen düzenleme: DİR kapsamındaki eşyadan KDV tahsil edilerek, 65,7 milyar TL hasılat sağlanması

DİR kapsamında ithal edilen eşyanın KDV’si teminata bağlanmakta girdilerin ürün bünyesinde üretime dahil edilmesinden sonra ürün ihracı sırasında anılan KDV teminatı çözülmektedir. Uygulama böyle olduğuna göre, önerilen düzenlemede ithal eşyanın KDV’si tahsil edilecek, girdiler ürün bünyesinde kullanılıp ihracat gerçekleştiğinde anılan KDV tutarları yine mahsup veya iade edilecektir. Bununla birlikte, üreticiden TL olarak tahsil edilen bu tutar enflasyon ortamında eriyeceği için, iade tarihinde belge sahibi üretici aynı alım gücüne sahip tutarı temin etmiş olmayacaktır. Bu bakımdan, sunumda belirtilen 65,7 milyar TL bir bütçe geliri olmayıp geçici bir süre ile sanayiciden tahsil edilen ve 3-5 ay içinde tekrar iade edilen bir meblağ olacaktır. Bu operasyon nedeniyle gerek kamu görevlilerinin gerekse sektör mensuplarının boğuşacağı bürokrasinin yaratacağı ilave zaman ve para kaybı ise hiç dikkate alınmamış görülmektedir.

KDV DİR kapsamında teminata bağlanmayıp eşyanın geçici ithali aşamasında tahsil edilen bir vergi haline dönüştüğünde, sadece “gümrük vergileri” grubuna giren vergiler teminata bağlanabilecektir. Bu, bir anlamda DİR’nin sektörlerin kullanımı dışına çıkarılacağı anlamına gelecektir.

Gerek dünyanın diğer ülkelerinde gerekse aynı gümrük tarifesini uygulayan AB ve Türkiye’de artık “gümrük vergisi” diye gruplandırılan vergilerin aritmetik ortalaması yüzde 5’ler düzeyine düştüğünden, DİR’in sağladığı en büyük avantaj yüzde 15–20 düzeylerinde belirlenmiş olan KDV tutarlarının teminata bağlanmasıdır. Esasen gümrük birlikleri, serbest ticaret anlaşmaları gibi oluşumlar nedeniyle ithal ürünlerin önemli bir kısmından gümrük vergileri tahsil edilmediğinden, bu ürünlerin geçici ithalinde bir bakıma sadece KDV teminata bağlanmaktadır. Esasen, KDV’nin de teminata bağlanmadan tahsil edilmesi yönündeki bir düzenleme, “DİR’in sağladığı avantajın Türk girişimcilerinden esirgenmesi” anlamına gelecektir.

Bu bakımdan, üreticiden 3-5 aylık bir dönem tahsil edildikten sonra DİR kapsamında ürüne dönüştürülen eşyanın ihracı aşamasında iade edilecek KDV Hazine hesaplarında kısa süreli bir ferahlama yaratacak ise de bu meblağların iadesi ve bu iade bürokrasisinin yaratacağı zaman kayıpları ve masraflar, “atılan taşın ürküttüğü kurbağaya değmeyeceği” bir sonuç doğuracaktır.