Cahit SOYSAL
Yönetim Kurulu Üyesi
Türkiye'nin Karadeniz'deki ilk milli derin deniz sondajını gerçekleştiren Fatih sondaj gemisi, Sakarya Gaz Sahası'nda 320 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfetti. Bu rakam, Türkiye'nin doğal gaz ihtiyacını en azından 7 yıl boyunca karşılayacak düzeyde görünüyor. Türkiye'nin Karadeniz'deki münhasır ekonomik bölgesinde, yaklaşık 170 kilometre açıkta gerçekleştirdiği ve ülkenin doğal gaz ithalatının önemli bir kısmını karşılayabilecek bu keşif, gözlerin bu bölgeye çevrilmesine neden oldu.
Öte yandan, Dünya'daki Kuzey Denizi gibi eski petrol sahalarındaki üretim düşmesi ve artık “kolay petrol” döneminin sona yaklaşması nedeniyle hidrokarbon arama ve sondaj şirketleri daha derin sulara ve geçmişte pek ilgi gösterilmeyen alanlara odaklanmaya başladı. Bu eğilimin bir sonucu olarak, Doğu Akdeniz Havzası son yıllarda enerji-politiğin merkezine oturmuş bulunuyor. Komşu ülkelerinin birbirleriyle olan sorunları ve münhasır ekonomik bölge sınırlarındaki anlaşmazlıklar, Akdeniz’de arama faaliyetlerine başlayan Türkiye için işlerin Karadeniz’deki kadar kolay yürüyemeyeceğini gösteriyor.
Peki, gerek Karadeniz’de çıkarılan doğal gaz, gerekse Akdeniz’de Türkiye tarafından bulunması olası doğal gaz veya petrolün gümrük statüsü ne olacak? Bu yazımızda konuya gümrük mevzuatı açısından yaklaşmaya çalışacağız.
İlk olarak Karadeniz’de bulunan doğal gazın transferi konusuna değinmekte yarar var.
Türkiye ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) arasında 23 Haziran 1978 tarihinde imzalanan, “Karadeniz'de Kıta Sahanlığı Sınırlandırması Hakkında Anlaşma” ile iki ülke kendi kıta sahanlıklarını belirlemiş bulunmaktadır. Daha sonra, münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi yürürlüğe girmiştir. Bu Sözleşme sonrasında, Türkiye'nin 23.12.1986 ve SSCB'nin 06.02.1987 tarihli mektuplarıyla, taraflar arasındaki Kıta Sahanlığı Sınırlandırması Hakkında Anlaşma ile düzenlenen sınırın, münhasır ekonomik bölge için de kabulü hususunda taraflar mutabık kalmıştır. SSCB'nin 1991 yılında dağılmasının ardından, söz konusu Anlaşmalar, Rusya ve Ukrayna açısından Türkiye ile geçerliliğini sürdürmektedir. Bir başka anlatımla, Türkiye’nin Karadeniz’de bulduğu doğalgaz tamamen kendisine ait münhasır ekonomik bölge içinde olup, bu konuda uluslararası bir ihtilaf bulunmamaktadır.
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 18 inci maddesinin 1 inci fıkrasında “Tümüyle bir ülkede elde edilen veya üretilen eşya, o ülke menşelidir” denilmektedir. 2 inci fıkrasında ise, “Tümüyle bir ülkede elde edilen veya üretilen eşya ifadesinden; ….. h) O ülkenin kara suları dışındaki denizlerin dibinden ya da deniz dibindeki toprağın altından münhasır işletme hakkına sahip olarak o ülke tarafından çıkarılan ürünler, …. anlaşılır” hükmüne yer verilmiştir.
Bu bağlamda, Karadeniz’de Türkiye’ye ait münhasır ekonomik bölgesi içinde kurulacak platformlar aracılığı ile deniz altından çıkarılacak doğal gaz tartışılmaz bir şekilde “Türk Menşeli” olacaktır. Bu tespit yapıldıktan sonra anılan doğal gazın Türkiye’ye nasıl getirileceği konusuna değinmek gerekmektedir.
Gümrük Yönetmeliği’nin 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında “… Bu Yönetmelikte geçen; …. o) Türkiye Gümrük Bölgesi veya Gümrük Bölgesi: Türkiye Cumhuriyeti topraklarını, karasularını, iç sularını ve hava sahasını kapsayan Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesini ….. ifade eder” denilmiştir. Türkiye’nin karasuları Karadeniz ve Akdeniz’de 12 deniz mili Ege Denizinde 6 deniz milidir.
Bu durumda, Karadeniz’de karasularımızdan 150 kilometre uzaklıktaki münhasır ekonomik bölgedeki doğalın gaz Türkiye Gümrük Bölgesine nasıl taşınacağı önem arz etmektedir. Eğer doğal gaz çıkarılan platform ile Türkiye topraklarına kadar deniz altına boru döşenerek doğal gaz transferi gerçekleştirilir ise, Türk menşeli bir eşyanın yurt içi satışı şeklinde Türkiye’de yerleşik bir işletmenin keseceği e-fatura ile doğal gaz yurtiçi muhasebe sistemine kaydedilmiş olacak ve yurtiçi ticarete konu olacaktır. Bu durumda, herhangi bir gümrük işlemi gerçekleştirilmesine gerek bulunmayacaktır.
Karadeniz’deki platformdan gemilere “sıvılaştırılmış petrol gazı” olarak yüklenecek doğal gazın yurtiçine transferinde ise Gümrük Kanunu’nun 33 ve 34 üncü madde hükümleri göz önünde bulundurulacaktır. Kanunun 33 üncü maddesinde “Türkiye Gümrük Bölgesine giriş ve çıkış, gümrük kapılarından yapılır” denilmekte; 34 üncü maddesinde “Türkiye Gümrük Bölgesine giren veya çıkan taşıtlar gümrük gözetimine tabidir” hükmü yer almaktadır. Bu durumda, her ne kadar “Türk menşeli sıvılaştırılmış petrol gazı” taşıyor olsa da Türk limanına yanaşan gemi gümrük muhafaza kontrolüne tabi tutulacak ve gemi kaptanı tarafından imzalanan “Soru Kağıdı” gümrük muhafaza görevlilerine teslim edilecektir. Ancak, getirilen “sıvılaştırılmış petrol gazı” serbest dolaşımda bulunan eşya statüsünde bulunduğundan, bir gümrük beyannamesi verilmeksizin gazın başka kara taşıtlarına ya da karada bulunan boru hattına yüklenmesi için herhangi bir gümrük otoritesinden izin alınmayacaktır. Yani, geminin tahliyesi tamamen kabotaj yüklerinin tahliyesindeki prosedürlere uygun olarak gerçekleştirilecektir. Şüphesiz ki, bu “doğal gaz” için de Türkiye’de yerleşik bir işletmenin keseceği e-fatura ile ürün yurtiçi muhasebe sistemine kaydedilmiş olacaktır.
Müstakbel Akdeniz doğal gazı veya petrolü için aynı prosedürün uygulanıp uygulanamayacağı, yaşanacak gelişmelere bağlı olacaktır.
Türkiye ile Doğu Akdeniz’e sınırı olan ülkeler arasında Karadeniz’de olduğu gibi “münhasır ekonomik bölge” konusunda mutabakat sağlanıp, bu husus bir anlaşmaya bağlandığı takdirde, gaz veya petrol trafiği yukarıda değindiğimiz şekilde gerçekleşecektir. Keza, Türkiye Akdeniz’den çıkardığı doğal gaz veya petrolü tamamen kendi ihtiyaçları için kullandığı durumda da ürün transferi yukarıda değinildiği şekilde gerçekleşecektir.
Ancak, Türkiye Akdeniz’de uluslararası literatürde “ihtilaflı alan” olarak kabul edilen bir bölgeden çıkardığı doğal gaz veya petrolü üçüncü ülkelere satmak istediğinde “eşyanın menşei” konusunda teknik sorunlar yaşanması olası görülmektedir. Akdeniz doğal gazı veya petrolünün Türkiye’ye transferinin boru hattı veya gemi aracılığı ile yapılması sonucu değiştirmeyecek; eşya yurtdışından gelen “serbest dolaşımda olmayan eşya statüsü”nde değerlendirilecek gümrük işlemlerine tabi tutulacaktır. Yani gemi işletmesi, gemileri henüz bir Türk limanına gelmeden gümrük idaresine “Özet Beyan” verecek; gemi limana geldiğinde gümrük muhafaza görevlilerince kontrol edilerek “Soru Kağıdı” tanzim edilecek; yükün pompalanacağı tanklar “geçici depolama yeri” ya da “gümrük antreposu” statüsünü edinmiş yerler olacaktır. Daha sonra, ürün sahibi işletme yurtdışına yaptığı parti satışları ile sınırlı olmak üzere fatura düzenleyerek, bu faturanın eklendiği bir “Transit Beyannamesi” refakatinde ürünün yurtdışına gemilerle, TIR kamyonlarıyla ya da boru hatlarıyla transferini gerçekleştirecektir. Ancak, alıcı firma eşyanın menşe belgesinin de gönderilmesini talep ettiğinde Türkiye’deki ticaret odaları tarafından onaylı “menşe şahadetnamesi” tanziminde güçlükler yaşanacak, bu odalar ürünün “Türk menşeli” olduğu yönde menşe şahadetnamesi düzenlese dahi, alıcı firmanın yerleşik olduğu devletin var olan ihtilafa vakıf olduğu ve bunun diğer ülkelerle arasındaki ticari ve siyasi ilişkileri etkileyebileceği endişesi taşıdığı takdirde, anılan devletin gümrük otoritesi bu menşe şahadetnamesine itibar etmeyecektir.
Ancak, yapılacak bir yasal düzenleme ile Akdeniz’den çıkarılan “ham petrol”ün Türkiye’ye getirilerek serbest dolaşıma giriş beyannamesi ile ithalat vergilerinden muaf olarak yurda sokulduğu; Türkiye’deki rafinerilerde işleme tabi tutularak “benzin”, “motorin” ya da “gaz yağı” gibi ürünlere dönüştürüldüğü takdirde, Türkiye’deki “esaslı işçilik” sayılan bu işleme faaliyeti nedeniyle, anılan ürünler için rahatlıkla “menşe şahadetnamesi” düzenlenebilecek ve “nihai ürün benzin” uluslararası bir ihtilaf konusu olmaksızın “Türk Menşeli” kabul edilecektir. Aynı durum, gemilerle taşınan “sıvılaştırılmış petrol gazı”nın alçak basınç altında “doğal gaz”a dönüştürülerek boru hatlarına verilmesi ve bu şekilde yurtdışına ihracı halinde de geçerli olacak ve yapılan bu dönüştürme işlemi nedeniyle “doğal gaz”ın “Türk Menşeli” olduğu yönünde menşe belgesi düzenlenebilecektir.
Bir diğer seçenek, Akdeniz doğal gazının ve petrolünün Avrupa Birliği’ne (AB’ne) üye ülkelere ihracında ortaya çıkacaktır. Türkiye ile AB arasında var olan “Gümrük Birliği” nedeniyle, anılan ürünlerin A.TR Dolaşım Belgesi refakatinde AB üyesi ülkelere ihracı öncesinde bu ürünler üzerine Türkiye ile AB Ortak Gümrük Tarifesinde yer alan oranlardaki gümrük vergisi oranında “Telafi Edici Vergi” tahsil edilerek, ürünün “Serbest Dolaşım Statüsü” edinmesi sağlanacaktır.
Kısaca belirtmek gerekirse, Türkiye’de büyük heyecan yaratan Karadeniz doğal gazının Türkiye’ye transferi için hiçbir yasal engel bulunmamasına karşın, Akdeniz’de bulunacak muhtemel doğal gaz veya petrolün Türkiye’ye transferi için yasal düzenlemeler ve genel düzenleyici idari işlemler yapılması kaçınılmaz görülmektedir.