Değer Nedir? sorusu ilesunumuna başlayan Sayın Yavlal, “Değer”in, yaşayan Türkçede ‘iyi’ bir şey olduğu, insanlarda bulunması, çocuklara, gençlere özellikle aktarılması, öğretilmesi gerektiği genel bir kanaat olarak paylaşılsa da ‘değer’in ne olduğu konusunda bir uzlaşıdan söz etmek mümkün değildir diyerek, “hoşgörü”, “hak ve adalet”, “sevgive saygı”, “dürüstlük”, “özgürlük ve sorumluluk”, “cesaret”, “cömertlik”'in temel değerler olarak kabul gördüğünü iletmişlerdir.
Toplumsallığın olduğu her yerde bunlara rastlanabildiğini, tarihin her döneminde bütün toplumlarda insanların, ilişkilerinde dürüstlük aradıklarını, ilişkide bulundukları insanlardan dürüst olmalarını beklediklerini, kendileri dürüst olmadıklarında bile bunu aradıklarının altını çizen Sayın Yavlav, ilişkide olduğumuz kişi dürüst değilse kendimizi güvende hissetmiyoruz; birlikte her ne yapıyorsak artık onu yapmak istemiyoruz. Karşısındaki insanın dürüst bulunmayan davranışlarından hoşlanan;sırf dürüst olmadığı için onu seven ya da sayan; onunla ilişkisine devam etmek isteyenlerin yaşadığı bir toplum olabilir mi? Aynı şekilde cömert olmayan, cesur davranmayan, sorumlulukların bilincinde olmayan, haksızlık yapan, olaylar karşısında irade gösterip inisiyatif almayan kişiler, Aristoteles'in diliyle söylenirse“övülen” kişiler olmaz. O halde kendimizde ve çevremizde “bunları” arıyor ve ilişkilerimizde yine bunların gözetilmesini bekliyoruz dediler.
“Kişisel ve toplumsal yaşamın omurgasını değerler oluşturur.” tezinden hareketle “ bütün insanlar, davranışlarında değerleri gözetirler.” diyen Sayın Nermin Yavlav, bu tezden hareketle de “Toplumsallık içine doğan her öznenin, kaçınılmazcasına bir değer dünyası da vardır.” sonucuna ulaşılabilir. Kişinin toplumsallaşma sürecinde ahlaki omurgasının oluşumunda değer dünyasının etkisi yadsınamaz. Kişilik, dilsel ve ahlaksal gelişimle eş zamanlıdır, hattaonun bunların toplamı olduğu da söylenebilir. Erinlik ya da ön ergenlik döneminde henüz oyun çağındaki çocukların da bu nedenle değer dünyaları olduğu ileri sürülebilir.İnsan davranışlarını, kavramsal anlamda tanımlayamasalar da, değerlendirmelerini değerleri temele alarak yaptıkları söylenebilir diyerek sözlerine devam eden Sayın Yavlav, insan, insan olalı beri yaşamı ve kendisini anlamak, anlamlandırmak ihtiyacı duyar. Bunun bir sonucu olarak düşünceler ortaya koyar. Bugün üretilen fikirler, geleceği (insanın ve toplumun geleceğini) etkiler. Buradan hareketle geleceğin, fikirler ve hayatın diyalektiğiyle oluştuğu iddia edilebilir diyerek sözlerine devam etmişlerdir.