RIZA MEHMET KORKMAZ
UGM Genel Müdürü
2023 yılında Batı ekonomileri beklenenden daha iyi bir performans gösterdi; ancak durum henüz tam olarak kontrol altına alınabilmiş değil. Yüksek enflasyona karşı faiz silahını çeken başta FED olmak üzere merkez bankalarının başlattıkları faiz indirimlerini 2024 yılında sürdüreceği öngörülüyor. Son yıllarda art arda yaşanan krizlerin ekonomik sonuçları, özellikle 2022 enerji krizinden sonra son 40 yılın en büyük enflasyon yükselişini dengelemek için yapılan faiz artırımlarının etkisi, 2024'te daha belirgin biçimde ortaya çıkacak. Bu arada, Covid-19 ile mücadele için ülkelerin borçlanmalarındaki hızlı artış ve Ukrayna'daki savaşın etkisiyle zaten sıkılaşan finansman koşulları, mali piyasaları daha da sınırlayacak. Böyle bir ortamda büyüme de yavaş olacaktır.
Jeopolitik risklerin güçlenmesi durumunda, dünyada hem büyüme hem de enflasyon olumsuz etkilenecektir. Dolayısıyla durgunluk ve enflasyonun beraberce olduğu stagflasyon ortamı da gündeme gelebilir. Dünyada toplam borcun 300 trilyon $’ı aştığı düşünüldüğünde, büyümedeki ciddi yavaşlama finans sektörünü de derinden etkileyecektir. Bu nedenle ekonomiyi öngörebilmek için jeopolitik gelişmelerin de yakından takibi gerekecektir.
Covid-19 yıllarını saymazsak 2022 yılında %3 büyümeyle son 35 yılın en düşük ekonomik büyümesiyle karşı karşıya kalan, özellikle aşırı borç birikimi ve dış talebe bağımlılık gibi dengesizliklerin yükünü taşıyan Çin'in gelişimi dikkatle izlenmeli. ABD'nin stratejik rekabette Çin’e karşı takındığı tutum ve alımlarını sınırlandırması, öte yandan Çin liderliğinin büyümeden çok ekonomik güvenliğini önceliklendirmesi, Çin’in ihracatını ve sermaye çekme kapasitesini de düşürecektir. Çin’e son dönemde doğrudan yabancı sermaye akışındaki ciddi düşüş de bunun bir göstergesi.
Dünya son yıllarda inanılmaz gelişmelerle sarsılıyor. Bundan on yıl önce, tüm dünyada bir pandemi salgını yaşanacağı ve dünyanın adeta kapanacağı ya da Avrupa’nın göbeğinde Rusya ile Ukrayna’nın bir savaşa gireceği söylense, muhtemelen kimse inanmazdı. Ama kimsenin öngöremeyeceği bu gelişmeler, ne yazık ki yaşandı ve etkileri de hayatımızda hala hissedilmeye devam ediyor.
2023 yılının son çeyreğine de İsrail-Hamas çatışmasıyla girdik. 2024 yılı Rusya-Ukrayna Savaşı ve İsrail-Hamas çatışmasının devam ettiği, barışın henüz tesis edilemediği bir dünya konjonktürüyle bizi karşıladı. Günümüz dünyasında küresel ekonomiyi, dünyadaki siyasi gelişmelerden bağımsız olarak değerlendirmek mümkün değil. Ülkeler arası siyasi gerilim ve güç mücadelelerinde jeoekonomik enstrümanların (uluslararası yaptırımlar, siber saldırılar, enerji kaynaklarının ve emtiaların ticaretindeki tercihler, mega projeler ve ihaleler, kredi kaynaklarını kullandırma biçimleri, kredi notları, tedarikçilerde seçicilik vb.) da yoğun olarak kullanıldığını dikkate aldığımızda, dünya ekonomisinin seyrini tahmin etmeye çalışırken mutlaka siyasi ve sosyolojik gelişmeleri de irdelemek gerekiyor.
Silahlı çatışmalardaki artışlarla birlikte keskinleşen bloklaşmalar, küresel enerji kaynakları haritasının yeniden çizilmesi ve yapay zekâ (AI) başta olmak üzere teknolojinin hızlı ilerlemesiyle; dünya, akıllara durgunluk veren bir hızla değişiyor. Orta Doğu'daki durumdan, elektrikli araçların benimsenmesine; sosyal izolasyondan, yükselen milliyetçilik akımlarına kadar her şey bir veya iki yıl öncesine göre çok daha farklı görünüyor. Bu yazımızda 2024 yılı için dünya ekonomisini, aslında doğrudan yaşamlarımızı etkileyecek temel eğilim ve öngörüleri, siyasi ve sosyolojik gelişmeleri dikkate alarak aşağıdaki temel başlıklar halinde ele alacağız.
EKONOMİK BELİRSİZLİK
2023 yılında Batı ekonomileri beklenenden daha iyi bir performans gösterdi; ancak durum henüz tam olarak kontrol altına alınabilmiş değil. Yüksek enflasyona karşı faiz silahını çeken başta FED olmak üzere merkez bankalarının başlattıkları faiz indirimlerini 2024 yılında sürdüreceği öngörülüyor.
Son yıllarda art arda yaşanan krizlerin ekonomik sonuçları, özellikle 2022 enerji krizinden sonra son 40 yılın en büyük enflasyon yükselişini dengelemek için yapılan faiz artırımlarının etkisi, 2024'te daha belirgin biçimde ortaya çıkacak. Bu arada, Covid-19 ile mücadele için ülkelerin borçlanmalarındaki hızlı artış ve Ukrayna'daki savaşın etkisiyle zaten sıkılaşan finansman koşulları, mali piyasaları daha da sınırlayacak.
Böyle bir ortamda büyüme de yavaş olacaktır. Uluslararası Para Fonu (IMF), özellikle jeopolitik belirsizlik ortamında petrol fiyatlarında yeniden bir baskı oluşması durumunda, enflasyonun çoğu merkez bankasının hedefine 2025 yılına kadar dönmesini beklemiyor; bu da faiz oranlarının uzun bir süre yüksek kalacağı anlamına geliyor. IMF'nin 2024 yılı küresel büyüme tahmini %3,1 olup, 2023 büyüme oranıyla aynı ve salgın öncesi büyüme oranlarının altında kalıyor.
ABD, iş gücü piyasasının gücü ve mali teşvikler sayesinde resesyondan kurtulmuş gibi görünüyor; bu da muhtemelen daha yumuşak bir iniş yaşayacağı anlamına geliyor. 2024 yılında ABD’de enflasyonun düşmesi ve maaşların artması, ekonomik açıdan bir miktar rahatlama sağlayabilir.
Avrupa Birliği'nde (AB), önce Covid-19 pandemisiyle mücadele ve ardından Rusya’yla savaş halindeki Ukrayna’ya destek için kamu borçlanmasının keskin bir şekilde artması, finansman koşulları ve AB mali kuralları reformunun yürürlüğe girmesi, özellikle İtalya gibi finansal hareket alanı en az olan ülkelerin kamu hesaplarının daha dikkatli izlenmesini zorunlu kılıyor.
“Mali disiplin”, AB'nin en büyük isteklerinin (Ukrayna'ya destek, sanayi politikasının desteklenmesi, yeşil dönüşüm, savunma, göç veya Global Gateway projesine yönelik ödeneklerde artış sağlanması) yer aldığı yeni bütçe (MFF) müzakerelerinde de ön plana çıkacak. Fakat bu talepler yalın gerçeklikle, yani “kaynak eksikliği ve ödenekleri artırma konusunda uzlaşma zorluğuyla” yüz yüze gelecek. Avrupa Ekonomik Güvenlik Stratejisi'nin kabul edilmesi ve Çin'in elektrikli araçlara yönelik sübvansiyonlarına yönelik anti-damping soruşturmasının sonucu, ekonomik cephede AB'nin Çin ile olan stratejik rekabetinde ABD ile aynı çizgide olmayı tercih edip etmeyeceğini belirleyecek ya da AB reforme edilmiş bir küreselleşmenin savunucusu olmayı deneyecek.
Covid-19 yıllarını saymazsak 2022 yılında %3 büyümeyle son 35 yılın en düşük ekonomik büyümesiyle karşı karşıya kalan, özellikle aşırı borç birikimi ve dış talebe bağımlılık gibi dengesizliklerin yükünü taşıyan Çin'in gelişimi dikkatle izlenmeli. ABD'nin stratejik rekabette Çin’e karşı takındığı tutum ve alımlarını sınırlandırması, öte yandan Çin liderliğinin büyümeden çok ekonomik güvenliğini önceliklendirmesi, Çin’in ihracatını ve sermaye çekme kapasitesini de düşürecektir. Aşağıdaki tabloda da görüleceği üzere, Çin’e son dönemde doğrudan yabancı sermaye akışındaki ciddi düşüş de bunun bir göstergesi zaten.
Olumsuz demografik yapıya sahip Çin, henüz iç tüketimi büyümenin motoru olarak kullanabilmiş değil, büyük ölçüde dış talebe ihtiyaç duyuyor, bu da ekonomisinin kırılganlığını artırıyor. Gelişmekte olan ekonomiler, özellikle de ticari ve finansal bağımlılığı daha fazla olan ekonomiler, Çin'deki ekonomik gerileyişin etkisini hissedeceklerdir. Bir Kuşak ve Bir Yol Girişimi'nin yatırım hacmi açısından başarısı, kredilerin yüzde 60'ına varan geri ödeme zorluklarının gölgesinde kaldı. Bu durum karşısında Xi Jinping yönetimi, daha küçük projelere yönelen yeni yatırım hamlesi politikasına geçiş yaptı. 2024 yılında Çin'in, son çare olarak borç veren ülke konumundaki yeni rolünün ve sıkıntı içindeki ülkelerin borç yeniden yapılandırma süreçlerine katılımının nasıl algılandığı, Küresel Güney üzerindeki jeoekonomik etkisi açısından daha da önemli hal alacak. Diğer yandan Hindistan, büyüme oranlarındaki liderliği Çin’den alacak görünüyor.
Özellikle jeopolitik risklerin güçlenmesi durumunda, dünyada hem büyüme hem de enflasyon olumsuz etkilenecektir. Dolayısıyla durgunluk ve enflasyonun beraberce olduğu stagflasyon ortamı da gündeme gelebilir. Dünyada toplam borcun 300 trilyon $’ı aştığı düşünüldüğünde, büyümedeki ciddi yavaşlama finans sektörünü de derinden etkileyecektir. Bu nedenle ekonomiyi öngörebilmek için jeopolitik gelişmelerin de yakından takibi gerekecektir.
2024 DÜNYADA SEÇİM YILI
2024 tüm dünyada adeta bir seçim yılı olarak öne çıkıyor. Bu yıl 76 ülkede yapılacak seçimlerde yaklaşık 4,2 milyar insan oy kullanacak. Yani dünya tarihinde belki de ilk kez küresel nüfusun yarısından fazlasına ev sahipliği yapan ülkelerde seçimler olacak. Ancak her zamankinden daha fazla seçim olsa da, seçimler daha fazla demokrasi getirmeyecek; ne yazık ki çoğu seçim ne özgür, ne de adil olacak.
Muhtemelen Donald Trump’ın Cumhuriyetçi kanadın yeniden adayı olacağı ABD’deki Başkanlık Seçimleri özel bir önem taşıyor. Ukrayna-Rusya Savaşı, NATO içinde ABD’nin fonksiyonu, Orta Doğu’daki çatışmalar, iklim değişikliği tartışmaları, Çin ile ticaret savaşları, Tayvan sorunu ve daha birçok küresel konuya ilişkin olarak bir önceki ABD Başkanı Trump’ın takınacağı tutum, daha seçim kampanyasından itibaren dünyanın gidişatını da kökünden etkileyecek. Yine Hindistan, Meksika, Endonezya, Rusya ve Ukrayna’da yapılacak seçimler ile Avrupa Parlamentosu seçimleri de dünya siyasetini etkileyecek nitelikte sonuçlar doğurabilecek görünüyor.
2023 yılındaki seçimlerde dünya çapında gözlemlenen milliyetçi akımlardaki yükselişin, 2024 seçimlerinde de devam edeceğini öngörebiliriz. 6-9 Haziran 2024 tarihlerinde yapılacak seçimler sonrasında Avrupa Parlamentosu’nda milliyetçi sağın ağırlığının artması; AB’nin iklim taahhütlerinin geleceği, Ukrayna’ya yardımın sürdürülmesi, yeni üyelerle genişleme gibi hayati konularda belirleyici olacak.
ORTA DOĞU’DA HAMAS-İSRAİL ÇATIŞMASININ YAYILMA RİSKİ
7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın İsrail’in geneline başlattığı geniş saldırı sonrasında, İsrail’in Gazze’ye dönük karşı saldırısı ve ablukası, bölgeyi dramatik manzaralarla büyük bir kaosa itti. Bugüne kadar 30.000’in üzerinde Filistinli ve yaklaşık 1.500 İsraillinin öldüğü çatışmalarda, 1 milyon insan da evsiz kaldı; Gazze adeta harabeye döndü. Özellikle Yemen’deki Husiler’in Kızıldeniz’deki saldırıları, Lübnan’da Hizbullah güçleri ile İsrail arasında yaşanan kısmi çatışmalar, İran-İsrail arasında zaman zaman tırmanan gerilim, İsrail-Hamas çatışmasının daha geniş bir bölgesel savaşa dönüşebileceğine ilişkin endişeleri artırdı. Doğrusu, barış için hala bir şansın olup olmadığı henüz bilinmiyor. Savaşın bölgeye yayılma ihtimali, dünyanın ana enerji kaynaklarının göbeğinde yaşanan sıcak çatışmanın yol açtığı insanlık dramının yanı sıra dünya ekonomisinde de riskleri yükseltiyor.
Aslında, 2023 dünyada şiddet dolu bir yıl oldu. Son on iki ayda dünyada her 6 kişiden 1'inin çatışmalara maruz kaldığı tahmin ediliyor. Yapanın yanına kar kaldığı fikri, cezasızlık duygusu, uluslararası güvenlik mekanizmalarının işlevsizliği, uluslararası hukukun göz ardı edilişi, dünya kamuoyunun ilgisizliği giderek kök salıyor ve orantısız güç kullanımı konusunda kimi ülkeleri cesaretlendiriyor.
SÜVEYŞ KANALI SORUNU
İsrail-Hamas çatışmasının dünya ticareti için doğurduğu sonuçlardan birisi de, Yemen’de yerleşik Husiler’in Süveyş Kanalı’nı kullanmak isteyen gemilere yönelik saldırıları sonrasında Kızıldeniz’in girişindeki Bab-el Mendep Boğazı’nda yaşanan güvenlik sorunları ve akabinde Süveyş Kanalı’nın fiilen daha az kullanılması oldu. Günümüzde dünya ticaretinin %80’den fazlası deniz yolu ile taşınıyor ve bunun %12’si de Kızıldeniz güzergâhını kullanıyor.
UNCTAD’ın tespitlerine göre; Kızıldeniz’deki saldırılar nedeniyle Süveyş Kanalı’ndan haftalık geçişler, Şubat 2024 itibarıyla yaklaşık %42 oranında azalmış durumda.1 2022 yılında yıllık 22.032 geminin geçiş yaptığı Süveyş Kanalı’ndan geçen büyük konteyner gemileri tek yönlü geçiş için yaklaşık 657.000 $ ödüyor. Süveyş Kanalı’ndan 2023 yılında 9,4 milyar dolar gelir elde eden Mısır’ın kaybı da yaşanan kriz nedeniyle günden güne artıyor. Mısır’ın saldırıların başladığı 2023 Kasım sonundan itibaren, ilk iki ayda yarım milyar dolardan fazla gelir kaybettiği tahmin ediliyor.2
Süveyş Kanalı’nın kullanımındaki problemler nedeniyle, alternatif rotalara yönelinmesiyle, 2023 Ekim’de 1.342 $ olan 40’lık konteyner fiyatları, 2024 Ocak sonunda 3.964 $’a kadar yükseldikten sonra, 2024 Mart başı itibarıyla 3.287 $ seviyesine doğru indi. Süveyş Kanalı’ndaki güvenlik sorunlarının aşılamaması halinde, artan lojistik maliyetleri 2024 yılında da dış ticaret üzerinde baskı kurmaya devam edecek.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI’NDA AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ZOR KARI, NÜKLEER SAVAŞ RİSKİ
İki yılı aşkın süredir devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı’nda barışın sağlanamaması, savaşta Rusya’nın giderek etkinliğini artırması, Ukrayna’nın Batı dünyasından istediği desteği tam olarak alamaması ve ABD’ndeki seçimler sonrası ABD desteğinin tamamen kesilmesi ihtimali, Ukrayna’nın silah ve mühimmat tedarikinde yaşadığı sorunlar, Rusya’nın nükleer güç kullanma tehditleri, Avrupa Birliği’ni bu savaşta Ukrayna’yı nasıl destekleyeceği konusunda ciddi bir karar vermeye itiyor. Uzun süren bu savaşta Ukrayna’nın kaybetmemesi için daha çok askeri ve mali destek sağlanması ve hatta Ukrayna’nın AB’ne kabulü gündeme gelebilecek görünüyor. 2024'ün ikinci yarısı, askeri yardım ve Ukrayna'nın AB’ye olası katılımı konusunda en isteksiz AB ülkesi olan Macaristan'ın AB dönem başkanlığını devralmasıyla özellikle gergin geçecek.
Ukrayna çatışması, 2023 yılında transatlantik birliğini güçlendiren ve Batı'nın çifte standartlarını sorgulayan Küresel Güney karşısında AB ile ABD'yi bir araya da getiren bir harç niteliği de görmüştü. 2024'te ise Ukrayna'daki savaş, Trump’ın da etkisiyle Washington ile Brüksel arasındaki mesafeyi artırabilir.
Öte yandan, Rusya-Ukrayna Savaşı, dünyanın tahıl ambarlarından olan bu bölgeden dünyaya tahıl tedarikinde de ciddi kırılmalara yol açıyor. Ayrıca dünya petrol üretiminin %11.9’unu (dünyada 3.) doğal gaz üretiminin de %22.2’sini (dünyada 2.) karşılayan ve dünyanın en önemli enerji tedarikçilerinden (doğal gaz ihracatında dünyada 2.) olan Rusya’ya uygulanan 14.000’den fazla yaptırım da, enerji fiyatlarında istikrar sağlanmasının önünde bir engel olarak duruyor.
YENİ ENERJİ COĞRAFYASI
Yenilebilir ve temiz enerjiye geçiş süreciyle birlikte “yeni yeşil süper güçlerin ortaya çıkması ve enerji kaynakları haritasının yeniden çizilmesini” ifade eden yeni bir enerji coğrafyasıyla karşı karşıyayız. Önümüzdeki dönemde yenilenebilir enerji depolama sistemlerinde ve elektrikli araç bataryalarında kullanılan lityum-iyon pillerinin temel bileşenleri olan lityum, kobalt, nikel, bakır elementleri ile yine yenilebilir enerjide kullanılan neodimyum, disprosyum, silisyum, tellür ve kadmiyum gibi nadir elementler çok daha fazla önem taşırken, bunlara hakim olan ülkelerin etkinliği ve gücü de artacak.
Dünyanın önde gelen lityum üreticileri arasında Avustralya, Şili, Arjantin ve Çin bulunuyor. Avustralya, küresel lityum üretiminin büyük bir kısmını karşılarken; Şili ve Arjantin, Güney Amerika'nın "Lityum Üçgeni" içinde önemli rezervlere sahip ülkeler olarak öne çıkıyor. Dünya kobalt üretiminin büyük bir kısmı, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde (DRC) gerçekleşiyor; diğer üreticiler arasında Rusya, Avustralya ve Filipinler yer alıyor. Endonezya ve Filipinler, dünyanın önde gelen nikel üreticileri konumunda; ayrıca Rusya, Kanada ve Avustralya da önemli nikel üreticileri arasında bulunuyor. Çin, nadir toprak elementleri konusunda dünya lideri ve küresel üretimin büyük bir kısmını sağlıyor. Diğer kaynaklar arasında Avustralya ve ABD yer alıyor.
Yeşil kaynaklara yönelik rekabet, jeopolitiği ve ticareti yeniden şekillendiriyor ve bazı beklenmedik kazananlar ve kaybedenler yaratıyor. Önümüzdeki dönemin jeopolitiğini bu yeni enerji kaynakları belirleyecek. Bu arada insanların önemli bir bölümü de, iklim dostu politikaları “elitlerin sıradan insanlara karşı bir komplosu” olarak görüyor.
ÇOK KUTUPLU DÜNYA DÜZENİNE GEÇİŞ, LOKALLEŞME VE YENİ SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ...
Soğuk savaş sonrası, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) yıkılışı ve Komünist Blok’un dağılışı, ABD’nin tek süper güç olarak kaldığı yeni bir dünya düzenini de beraberinde getirmişti. Aradan geçen 30 yıl zarfında petrol ve doğal gaz gelirleriyle yavaş yavaş toparlanan Rusya, çift hanelere yaklaşan büyüme ortalamalarıyla dünyanın ikinci büyük ekonomik gücü haline gelen Çin ve yine büyüyen ekonomileriyle Hindistan, Endonezya, Meksika, Brezilya gibi yeni güç odakları, ABD’nin dünyadaki hegemonik gücünü sarstı. Bu gerçeklik karşısında Asya'ya dönme ve yükselen Çin ile rekabetine daha fazla odaklanma planı yapan ABD; Ukrayna'daki ve şimdi de Gazze'deki savaş nedeniyle biraz hedeflerinden saptı. ABD'nin "tek kutuplu dönemi" sona erdiği için dünya artık daha fazla çatışmaya hazırlanıyor.
Çin'in büyümesi yavaşladıkça, Tayvan konusunda gerilimler arttıkça ve ABD Çin'in ileri teknolojilere erişimini sınırlamaya devam ettikçe "yeni soğuk savaş" söylemi sertleşiyor. Ancak tedarik zincirlerinde Çin'e bağımlılığını azaltmaya çalışan Batılı şirketler, bunu yapmanın çok da kolay olmadığını fark ediyor. Bu arada her iki taraf da Küresel Güney’in “orta güçlerine”, özellikle de yeşil kaynaklarına ilgi gösteriyor. Dünyanın muhtelif bölgelerinde Azerbaycan- Ermenistan, İsrail-Hamas gibi dondurulmuş çatışmalar alevlenirken dünya çapında yerel soğuk savaş ve istikrarsızlık da kızışıyor.3
Süren jeopolitik gerilimlerin, önümüzdeki üç yıl içinde küresel ekonomide ve borsalarda dalgalanmayı artıracağı düşünülüyor. Uzmanlar ayrıca önümüzdeki üç yıl içinde yerelleştirmede bir artış, jeoekonomik blokların güçlenmesi ve Küresel Kuzey ile Güney arasında genişleyen bir farklılık öngörüyor. IMF'ye göre, artan ticaret kısıtlamaları nedeniyle küresel ekonomik üretimde meydana gelebilecek potansiyel kayıp %7'ye kadar çıkabilir; düşük gelirli ekonomilerin, gelişmiş ekonomilere kıyasla çok daha büyük bir maliyete (GSYİH'nin potansiyel olarak %4'üne ulaşma potansiyeli) katlanması da muhtemeldir.
GÜNEY-KUZEY AYRIŞIMI
Kuzey-Güney yaklaşımının çelişkileri ve parçalanmaları, 2024 yılında her zamankinden daha belirgin hale gelecek gibi görünüyor. Küresel Güney, anti-emperyalist gerekçelerle veya çifte standartlı yaklaşım savlarıyla Batı'ya karşı takınılan karşıt tavırda “kendisini kilit bir aktör” olarak kabul ettirdi. BRICS bloku (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika), genişlemesini resmileştirmek için Rusya'da toplanacağı Ekim 2024 tarihinde Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Etiyopya ve İran'ın katılımıyla bu karşıt bloku daha da tahkim edecek. Dünya nüfusunun %46'sını ve küresel GSYİH'nin %29'unu oluşturan, dünyanın en büyük üç petrol üreticisinden ikisini içeren yeni BRICS daha da güçlü bir sese sahip olacak. Öte yandan BRICS'e katılmama kararındaki Javier Milei'nin Arjantin'de cumhurbaşkanı seçilmesi, Küresel Güney'deki gündem ve çıkar çatışmasının da bir işareti gibi duruyor. Suudi Arabistan ve İran, Basra Körfezi'nde stratejik nüfuz için rekabet ediyor. Hindistan ve Çin'in Himalayalar'da kendi sınır anlaşmazlıkları var. Küresel Güney nüfuz kazanmaya devam edecek; ama aynı zamanda daha heterojen olacak ve kendi iç çekişmeleri de artarak sürecek.
Küresel Güney çok bölgeli ve çok boyutludur ve farklı siyasi rejimlerden oluşur. Ancak burası aynı zamanda yeniden küreselleşmenin bir sonucu olarak küresel ticaret akışının pekiştiği bir coğrafi alandır. En son Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) yıllık raporu, gelişmiş ekonomilerin hâlâ dünya ticaretinde kilit oyuncular olmalarına rağmen, artık baskın olmadıklarını da doğruluyor. Ancak 2023'te Küresel Güney'in bu potansiyel liderliğinin simgesi Hindistan iken, 2024'te merkezi rol üstlenmeye çalışan bu kez Latin Amerika olacaktır. Bu yıl G20'ye Brezilya, Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesine ise Peru ev sahipliği yapacak.
Hem ABD'nin hem de Avrupa Birliği'nin Latin Amerika'yla ilişkilerini yalnızca kaynak sömürüsü ve Çin'le jeopolitik anlaşmazlık alanı olarak algılaması dar görüşlü bir bakış açısını ifade ediyor. Şu an için, AB- MERCOSUR anlaşmasına ilişkin müzakerelerin defalarca başarısızlıkla sonuçlanması, Güney Amerika'nın Avrupa tek pazarındaki ticari varlığını artırma umutlarını da boşa çıkarıyor. Paraguay'ın MERCOSUR (Güney Amerika Ortak Pazarı) başkanlığını Brezilya'dan devralmasının ardından görüşmelere 2024 yılının ilk yarısında devam edilecek.
ULUSLARARASI TAAHHÜTLERE UYUMDA GERİLEME
Ekolojik krizin hızlanması, rekor göç ve zorla yerinden edilmeler, sıcak çatışmalar ve toplumsal cinsiyet eşitliği gündemindeki açık gerilemeyle 2023 yılı, uluslararası taahhütlere uyumdaki iş birliğini darmadağın etti. Giderek daha sert bir dil kullanan BM Genel Sekreteri António Guterres, 2023'te, 2030'a kadar olan sürenin yarısına ulaşan Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine (SDG'ler) ulaşma konusunda dünyanın "ne yazık ki yolundan saptığını" ilan etti.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Dünya Enerji Görünümü 2023'e göre ilk kez, yalnızca mevcut politika ayarlamalarına dayanarak “küresel petrol, kömür ve doğal gaz talebinin bu on yılda yüksek bir noktaya ulaşacağını” öngörüyor. Fosil yakıt üreten ülkeler, iklim uyarılarını görmezden gelerek kömür, petrol ve gaz çıkarımını artırmayı planlıyorlar.
YAPAY ZEKÂ GERÇEĞE DÖNÜŞÜYOR
Üretken yapay zekânın 2022 sonlarında sahneye çıkmasından bu yana, teknolojinin potansiyel kullanım durumları hızla arttı. Mayıs 2023 itibarıyla ekonomistler, yapay zekânın işletmeler ve politika yapıcılar için nasıl önemli değişimlere ve yeni zorluklara neden olacağını zaten vurguluyorlardı. World Economic Forum’un baş ekonomistler arasında yaptığı son anket, yanıt verenlerin %50'sinin 2024 yılı sonuna kadar teknolojinin özellikle gelişmiş ekonomiler için çığır açıcı hale gelmesini beklediğini gösteriyor (2023'te bu %42’si).4
İşletmeler artık yapay zekâyı daha çok benimsiyor; bir yandan yasal düzenlemeler tamamlanıyor ve diğer yandan teknoloji uzmanları bu alanı geliştirmeye devam ediyor. Beklenmedik kullanım ve suiistimaller ise şüphesiz her zaman ortaya çıkabilecek. Bu çerçevede, yapay zekânın istihdam üzerindeki olumsuz etkisi ve seçimlere müdahale potansiyeli konusunda çok sayıda endişeler mevcut. Diğer yandan, yapay zekânın en büyük gerçek etkisini “daha hızlı kodlama” olarak göreceğiz.
ARTAN SOSYAL İZOLASYON
Dijitalleşmeyle birlikte yoğun bir bilgi yüklemesine maruz kalan toplum giderek daha fazla yoruluyor, içerik doygunluğundan bunalıyor ve özümseyemediği değişimlerin hızından tükeniyor. Bu tükenmişlikle insanlar artık sosyalleşmeden de adeta kaçıyor. Haberleri dinlemek istemediğini ve kaçındığını söyleyen insanların oranı Birleşik Krallık’ta %41, Arjantin’de %46, Bulgaristan ve Yunanistan’da %57’ye yükselmiş durumda. Bazı haberlerin aşırı tekrarı ve bunların toplumun ruh sağlığı üzerinde yarattığı duygusal etki, bu kaçınmaya yol açıyor. Covid-19 salgınının yankıları, savaşla bağlantılı şiddet görüntüleri, sosyal adaletsizlikler ve bu tür olayların nüfusun giderek kötüleşen yaşam standartları üzerindeki ekonomik etkisi, yalnızlık ve kutuplaşma duygusuyla daha da kötüleşen bu kopuş eğilimini güçlendiriyor. Öte yandan haberlere olan ilgideki bu düşüş, sosyal ağların daha fazla kullanılmasıyla el ele gidiyor. Örneğin genç nesiller, artık gazetecilerden ziyade sosyal medya fenomenlerine daha fazla ilgi gösterir ve güven duyar hale geliyor. Haberlerin de daha çok sosyal medyadan alındığı bir dönem yaşanıyor. Aynı zamanda sosyal ağlarda da giderek artan bir parçalanma var. Kullanıcıların Instagram veya TikTok'a geçişi, eğlencenin haber içeriğine göre daha önceliklendirildiğini de gösteriyor.5
MÜLTECİ SORUNU
BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre savaş ve şiddet, dünya çapında zorla yerinden edilme sayısını, Eylül 2023 sonu itibarıyla 114 milyon olarak tahmin edilen yeni bir yüksek rakama ulaştırdı. Bu zorla yerinden edilmelerin ana nedenleri; Ukrayna'daki savaş ve Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Myanmar'daki çatışmaların yanı sıra Somali'yi kasıp kavuran kuraklık, sel ve güvensizlik ile Afganistan'da uzun süredir devam eden insani krizdi. Bir de bunun üzerine İsrail-Hamas çatışmasıyla yılın sonunda 1 milyon Filistinlinin evlerinden edilişi eklendi.
Yalnızca 2023 yılının ilk altı ayında bile 1,6 milyon yeni bireysel sığınma başvurusu yapıldı ve bu şimdiye kadar kaydedilen en yüksek rakam. Unutulan çatışmaların yeniden alevlenmesi istikrarsızlık ve şiddet düzeylerini artırdı.
Onca olumsuz gelişme, 2024 yılı için çok da iyimser bir tablo ortaya çıkarmıyor elbette. Buna rağmen 2024 yılında yapılacak Paris Olimpiyatları, artarak devam eden uzay çalışmaları, erkekler t20 Dünya Kriket Kupası ile insanlık küresel birlik umuduyla bir araya gelecek ve bir nebze de olsa ideolojik farklılıklar bir kenara bırakılacak. Diliyoruz ki sporun da birleştirici ruhuyla farklılıkların değil, insanlığın ortak değerlerinin öne çıkarıldığı barış ve bolluk dolu bir yıl yaşarız.
Dipnotlar:
1https://unctad.org/podcast/precarious-passage-red-sea-ship-attacks-strain-supply-chains
3 https://www.economist.com/the-world-ahead/2023/11/06/tom-standages-ten-trends-to-watch-in-2024
4 https://www.weforum.org/agenda/2024/01/economic-outlook-2024-recession-inflation/