Avrupa İklim Eylemini Artırarak Enerji Güvenliği Konusunda Büyük Ödüller Elde Edebilir.
Kıtanın emisyon azaltım hedeflerine ulaşması, enerji güvenliği ölçütlerini 2030 yılına kadar yüzde 8 oranında artırabilir ve bu sadece bir başlangıç…
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali Avrupa'nın 1970'lerden bu yana yaşadığı en kötü enerji krizini tetikledi ve enerji güvenliğini yeniden politika gündeminin en üst sıralarına taşıdı. Politika yapıcılar ise, bu durum karşısında alternatif doğal gaz kaynaklarını güvence altına alarak, enerji verimliliğini artırıp, yenilenebilir enerji kaynaklarını hızlı bir şekilde genişletti. Ayrıca sera gazı emisyonlarının azaltılmasının sadece iklim değişikliğini hafifletmekle kalmayıp aynı zamanda enerji güvenliğini güçlendireceğinin de altını çizdiler. Ancak şüpheciler yine de bu yaklaşımın enerji maliyetini artıracağını, güvenli (kirli de olsa) yerli kömürü daha hızlı bir şekilde ortadan kaldıracağını ve nihayetinde kıtanın enerji güvenliğini zayıflatacağını ileri sürdüler.
Peki, hangi görüş doğru?
Yapılan yeni araştırmalar, Avrupa'nın iklim eylemini artırmasının enerji güvenliği açısından da önemli faydalar sağladığını gösteriyor. Ayrıca iklim eyleminin enerji güvenliği üzerindeki etkilerini çok sayıda ülke ve sektör içeren küresel bir ekonomik modelde değerlendiriyor. Bu model, emisyonları azaltmaya yönelik politikaların iki temel güvenlik önlemi üzerindeki etkilerini simüle etmektedir.
İlk ölçüt olan arz güvenliği, bir ülkenin enerji tüketimi için ithalata ne kadar bağımlı olduğu ile bu enerji ithalatının ne kadar çeşitlendirilmiş olduğunu birleştirerek, enerji arzında bir kesinti riskini değerlendirir. İkincisi ise, ekonominin bir enerji kesintisine karşı dayanıklılığıdır ve gayri safi yurtiçi hasılanın enerjiye harcanan payı ile temsil edilir.
Analiz çarpıcı bir şekilde, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden önceki on yıllarda Avrupa'nın enerji güvenliğinin, ülkelerin giderek daha az tedarikçiden ithalata bağımlı hale gelmesiyle kötüleştiğini ortaya koymaktadır.
İklim Politikalarının Paketlenmesi Süreci
Tüm bu araçları içeren bir iklim politikası paketi, karbon fiyatlandırmasının ekonomik verimliliği ile düzenlemelerin daha büyük ve daha eşit paylaşılan enerji güvenliği faydalarını birleştirdiği için ileriye dönük en umut verici yoldur.
Spesifik olarak, bir önlemler paketi enerji güvenliğini üç şekilde geliştirir. İlk olarak, ithal fosil yakıtları yurt içinde üretilen yenilenebilir elektrikle değiştirerek ithalata bağımlılığı azaltır.
İkinci olarak, Avrupa ülkelerinin ağırlıklı olarak Avrupalı komşularıyla elektrik ticareti yaptığı göz önüne alındığında, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla yaygınlaştırılması ve özellikle araçlar ve ev ısıtma sistemleri gibi son kullanımların elektrifikasyonu yoluyla, bireysel ekonomilerin enerji ithalatını Avrupa dışındaki tedarikçilerden Avrupalı tedarikçilere doğru çeşitlendirir.
Üçüncüsü, enerji harcamalarını düşürür çünkü verimlilik yatırımları talebi azaltır ve hızlandırılmış yenilenebilir enerji kullanımı enerji arzını artırır; her ikisi de daha düşük enerji fiyatlarına yol açar. Bu da daha yüksek karbon fiyatlandırmasından kaynaklanan yüksek maliyeti fazlasıyla dengelemektedir.
Emisyonları 1990 seviyelerine kıyasla yüzde 55 oranında azaltan açıklayıcı bir politika paketi, iki enerji güvenliği ölçütünü Avrupa'nın tamamı için 2030 yılına kadar yaklaşık yüzde 8 oranında iyileştirecektir.
Avrupa Birliği için “55'e Uyum” gündemiyle tutarlı olan bu paket, enerji kesintilerine karşı ekonomik dayanıklılıktaki 13 yıllık kötüleşmeyi ve enerji arz güvenliğindeki sekiz yıllık azalmayı tersine çevirecektir. Avrupa iklim politikası eylemlerini 2030'un ötesine taşımaya devam ettikçe bu kazanımlar da artacaktır.
Çok Taraflı İş Birliği
Simülasyonlar, ülkelerin enerji güvenliği kazanımları ve emisyon azaltma maliyetleri açısından farklılık gösterdiği (bu da mevcut enerji yoğunluğu, enerji karışımı ve yenilenebilir enerji üretimi potansiyeli gibi faktörleri yansıtmaktadır) göz önüne alındığında, Avrupa içinde güçlü çok taraflı iş birliğine yönelik durumu da desteklemektedir. Kaynakları bir havuzda toplayacak ve AB düzeyinde yeşil yatırımları koordine edecek ortak bir tesis, yeşil dönüşümü düşük maliyetle hızlandırırken, gelişmekte olan AB üye ülkelerindeki ucuz azaltım seçeneklerinden yararlanmak da dahil olmak üzere kazanımlarını daha eşit bir şekilde dağıtabilir.
AB'nin enerji birliği stratejisinin tamamlanması bu konuda bir örnektir: ulusal şebekelerin daha iyi bağlanması maliyetleri düşürecek ve yerel kesintiler durumunda tek tek ülkelerin diğer üye ülkelerden elektrik ithal etmesine yardımcı olarak herkes için enerji güvenliğini artıracaktır.
İklim eyleminin arkasındaki ivmenin azalma riski taşıdığı bir dönemde, Avrupalı politika yapıcılar bunun tüm faydalarını göz önünde bulundurmalıdır. Bireysel emisyon azaltma politikalarını planlandığı gibi hızlandırarak ve iş birliklerini güçlendirerek, sadece 2050 yılına kadar net sıfır emisyona giden yolda küresel liderler olarak kalmayacak, aynı zamanda ekonomilerini gelecekte de güçlendirmek için bol ve güvenli enerji arzını güvence altına alacaklardır.