İbrahim Halil EKTİRİCİ
Gümrük Müşaviri
Kambiyo, Latince bir kelime olup, “değiştirme, bozdurma, değer” anlamına gelmektedir. Diğer bir ifadeyle, kambiyo para ya da para yerine geçen değerlerin değiştirilmesi, alım satımıyla ilgili işlemleri ifade etmektedir.
Kambiyo mevzuatı ise, bir ülkenin yabancı parayla yapmak zorunda olduğu ödemeleri ve tahsilatları düzenleyen kuralların tümünü ifade etmektedir. Ülkemizde kambiyo mevzuatı, 25.03.1930 tarihli 1567 sayılı “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanun” ve 11.08.1989 tarihli “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 sayılı Karar”, bu kadara dayanarak yayımlanan tebliğler ve Merkez Bankası genelgeleri ile düzenlenmiştir.
Gümrük mevzuatı 4458 sayılı Gümrük Kanunu, 474 sayılı Gümrük Girişi Tarife Cetveli Hakkında Kanun, 2976 sayılı Dış Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, İthalat Rejim Kararları, İhracat Rejim Kararları, Gümrük Yönetmeliği, Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliği, gümrük tebliğleri ve genelgelerinden oluşmaktadır.
Her iki mevzuat grubu birbirinden ayrı gibi görünse de esas itibarıyla, iki mevzuat grubu da dış ticaretin düzenlenmesinde bazı noktalarda birbirleriyle çakışmakta ve birinin eksiğini diğer mevzuat düzenlemesi tamamlamaktadır. Dış ticarette para hareketini kambiyo mevzuatı düzenlerken, eşya hareketini gümrük mevzuatı düzenlemektedir.
1930’larda yeni kurulmuş bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’ndan devraldığı kapitülasyon borçlarını ödeyebilmek adına içe kapalı ve ithal ikameci bir ekonomi modelini benimsemiş ve çok sıkı bir kambiyo mevzuatı yayımlamıştır. 1930’lardan 1980’lere kadar “döviz” sadece Merkez Bankası bünyesinde bulundurulan bir para cinsi olmuş, özel bankaların döviz tasarruf veya tevdiat hesabı açmalarına izin verilmemiş, kişilerin üzerlerinde veya evlerinde döviz bulundurması suç addedilmiştir. Buna paralel olarak, anılan yıllarda ithalat tümüyle lisansa ve ön izne bağlı olarak gerçekleştirilmiş; nihai tüketim mallarının yer almadığı ithalat lisansı kapsamı eşya ithalat rejim kararları ekinde resmi gazetede yayımlanmıştır. Yani, bu dönemde ülkeye ithalatçı firmalar otomobil, televizyon, buzdolabı, parfüm, muz, ananas gibi ürünleri dövizleri olsa dahi ithal etme lisansına sahip olamamakta idi.
1984 yılında Türkiye’de “dışa açık - ihracata dayalı büyüme modeli” benimsenince kambiyo mevzuatında ve dış ticaret rejimlerinde önemli yapısal değişimlere gidildi. Özel bankalara döviz hesabı açma ve yurtdışına döviz transferi yapma hakkı tanınmasının yanı sıra, yurt içinde kişilerin rahatlıkla döviz alıp satabilmesine olanak sağlayan döviz bürolarının açılmasına izin verildi. Toplu Konut Fonu ödenmesi koşuluyla, otomobil, televizyon, parfüm, muz gibi o zamana göre “lüks” sayılan tüketim mallarının ithalatına izin verildi. İhracatı özendirmek için “vergi iadesi” adı altında teşvik unsurları devreye sokuldu.
Getirilen bunca kolaylığa karşın, “döviz hareketlerinin takibi” işleminden uzun süre vazgeçilmedi. İthalatçı ithal etmek istediği ürün için aracı bankada akreditif açtırmak ve bu işlemi ithalat gümrük beyannamesi ile ilişkilendirmek zorunda idi. Aynı şekilde, ihracatçı ihracat gümrük beyannamesi ile döviz hareketini ilişkilendirmekle yükümlüydü. İhracat dövizlerinin 180 gün içinde yurda getirilmesi zorunlu idi. Bu zorunluluğa uymayanlara 1567 sayılı Kanuna göre para cezası kesilmesinin yanı sıra, bu ihracatçılar kambiyo mevzuatını ihlal nedeniyle kaçakçılıktan mahkemeye verilebiliyordu.
2008 yılında kambiyo mevzuatında devrim niteliğinde bir değişikliğe daha gidildi ve ihracat bedellerinin yurda getirilip getirilmemesi konusunda ihracatçılar serbest bırakıldı. Esasen, işyeri kirası, çalışan ücreti, elektrik, su bedeli, kırtasiye giderleri, vergi ödemeleri gibi birçok harcama kalemi nedeniyle ihraç ettiği bedelleri yurda getirmek durumunda olan ihracatçının “neden dövizini 180 gün içinde getirmedin” şeklinde sorgulaması anlamsız idi. Tüm bu harcamaların dışında kalan “kâr” sözkonusu olduğunda da, dövizin yurt içinde mi yurt dışında mı bırakılmasının daha uygun olacağını belirleyen unsur faiz oranları idi. Dünyada dövize en yüksek faiz ödeyen ülke Türkiye olduğundan, bu konuda da endişe etmeye gerek yoktu.
Küresel ekonominin en önemli önermelerinden birisi, dış ticaret işlemlerinin basitleştirilmesinin gerekli olduğu önermesidir. Özellikle gümrük işlemlerinin mümkün olduğunda tek bir belge üzerinden yürütülmesi, bu belgenin de son derece kısıtlı bilgiler içermesi başarının anahtarı olarak lanse edilmiştir. Nitekim, “tek bir belge üzerinde tüm gümrük işlemlerini tamamlayabilelim” anlayışıyla Avrupa Birliği’nde “Tek İdari Belge” (Single Administrative Document) adlı bir “Gümrük Beyannamesi” formatı hazırlanarak önce AB ülkelerinde, sonra tüm ülkelerde uygulanmaya başlandı.
Anlayış bu olunca, ithalat beyannameleri veya ihracat beyannameleri üzerine döviz dekont numarası yazılması, bu dekont örneklerinin beyannameye eklenmesi veya döviz transferine aracılık yapan bankalardan “aracı banka yazısı” alınması uygulanmasından da vazgeçildi. Bu yönüyle, 2008 yılında kambiyo mevzuatında yapılan değişiklikler Türkiye’yi tam bir gelişmiş küresel ülke konumuna yükseltti.
Gelin görün ki, 04.09.2018 tarihli Resmi Gazete’te yayımlanan 2018-32/48 sayılı “Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karara İlişkin Tebliğ” ile ihracat bedellerinin 180 gün içinde yurda getirilmesi zorunluluğu geri getirildi. Buna göre, akreditifli ödeme, vesaik mukabili ödeme, mal mukabili ödeme, kabul kredili akreditifli ödeme, kabul kredili vesaik mukabili ödeme, kabul kredili mal mukabili ödeme, peşin ödeme, banka ödeme yükümlülüğü (BPO) şekillerinden birine göre yurda getirilmesi zorunlu kılındı. Daha da önemlisi ihracatçı bu dövizlerin en az % 80’ini bir bankaya satmak durumunda bırakıldı.
Neyse ki, 31.12.2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğ değişikliği ile döviz cinsi olarak yurda getirilen ihracat bedellerinin % 80’inin Türk Lirasına çevrilmek üzere bankaya satılması uygulamasından vazgeçildi.
Şüphesiz ki, kambiyo mevzuatı ve gümrük mevzuatının öngördüğü yükümlülükler yönünden, döviz transferleri ile gümrük operasyonları arasında bir ilinti bulunmaktadır. Bu ilişkinin varlığı kamu otoritesince her zaman denetlemeye tabi tutularak, kambiyo işlemi-gümrük işlemi tutarlılığı incelenebilir. Ancak, döviz transferi-gümrük işlemi ilişkisinin bir belgeye dayandırılarak gümrük memuruna, vergi dairesi memuruna ya da banka memuruna bunun takip ve denetimi yetkisi verilmesi, dış ticaret işlemlerinde ilave külfetler ve belgeler yaratılması anlamına gelmektedir. Umarız ki, bu yaklaşımdan kısa süre içinde uzaklaşılıp, Türkiye’nin dış ticarete ilişkin kambiyo mevzuat düzenlemeleri tekrar 2008’lerdeki düzeyine getirilir.
Kaynakça:
- 1567 Sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanun
- Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 sayılı Karar
- 2018-32/48 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ
- 2019/32-56 sayılı Türk Parasının Kıymetini Konuma Hakkında Tebliğ
- 01.2020 tarihli Merkez Bankası-İhracat Genelgesi
SORU VE CEVAPLAR
Soru 1. Türk parası kıymetini koruma hakkında 32 sayılı karar istinaden Merkez Bankası-İhracat Genelgesine göre İhraç edilen eşya bedelinin Türk parası veya döviz üzerinden yurda getirilme süreleri ne kadardır.?
Cevap: İhraç edilen eşya bedelinin fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içinde yurda getirilmesi gerekir.
Soru 2. Kambiyo işlemlerine ait düzenleyici, sınırlayıcı esaslar hangi kanun ve kararla düzenlenmiştir?
Cevap: 1567 sayılı “Türk Parası Kıymetini Korunma Hakkında Kanun” ve buna bağlı olarak yayımlanan 32 sayılı “Türk Parasının Kıymetini Koruma hakkındaki Karar” ile düzenlenmiştir.
Soru 3. İhraç bedelinin yurda getirilmesinin fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günden daha fazla olacağının anlaşılması halinde, ek süre alınabilir mi?
Cevap: Evet alınabilir. Tebliğde, ihracatçının bu durumu tevsik eden sözleşme ibraz edilmesi koşuluyla 90 gün ek süre verilebileceği hükme bağlanmıştır.
Soru 4. Bir gümrük beyannamesi içeriğe eşyanın ithalatı sırasında aynı beyannameye birden fazla ödeme şekli yazılabilir mi?
Cevap: Bir gümrük beyannamesine birden fazla ödeme şeklinin kaydedilmesi mümkün bulunmaktadır.
Soru 5. Kambiyo mevzuatına göre, ithal edilen eşyan bedelinin yurt dışına gönderilme süresi ne kadardır?
Cevap: Kambiyo mevzuatında ithal edilen eşya bedelinin yurtdışına transfer edilmesi için ihracatta olduğu gibi bir süre sınırlaması bulunmamaktadır.