BİR BİLENE SORDUK

BALI SADECE ARILAR MI YAPAR?

UGM

GÖKHAN ÇANKAYA
UZMAN KİMYAGER, UGM TEST VE ANALİZ LABORATUVARI

Bal, taklit ve tağşişi kolay ancak bu hilelerin tespit edilmesi zor bir üründür. Balın kalitesi, öncelikle bitkisel kaynağı ve kimyasal içeriği ile belirlenir. Farklı bölgelerde üretilen ve farklı bitkisel kaynaklardan elde edilen balların bileşimleri de farklılık gösterir. Balın taklit edilip edilmediği veya tağşişe uğrayıp uğramadığını sadece tadı, kokusu veya görüntüsüyle belirlemek mümkün değildir. En doğru yöntem, balın bileşiminin analiz edilmesidir. Balın menşei ve orjinliğini belirlemede en güvenilir yöntemlerden biri Nükleer Manyetik Rezonans Spektroskopisi (NMR) tabanlı Bal-Profillemesi olarak görülmektedir.

Arıların ürettiği bal, doğanın bize sunduğu en özel tatlılardan biridir. Bu şifalı ürün, bir enerji deposudur. İçindeki doğal şekerlerle vücuda anında enerji sağlar. Asırlardır insanlığın vazgeçilmezi olmuştur. Eşsiz aroması ve besleyici nitelikleriyle dünya genelinde sıkça tüketilen bir gıda maddesidir. 

Bal ayrıca önemli bir doğal ilaçtır; antiseptik ve antibakteriyel özelliklere sahiptir. Solunum yolu sorunlarına, örneğin boğaz ağrısı ve öksürüğe iyi gelir; bağışıklık sistemini güçlendirir ve sindirim sistemini düzenler. Düşük şeker oranlı bazı bal türleri, diyet sırasında tatlı ihtiyacını karşılayan ideal tercihler arasındadır. Bu nedenlerle, bal insanlık için büyük bir öneme sahiptir.

Balın dünya genelindeki üretimi oldukça yaygındır. Türkiye’nin farklı coğrafi bölgelerinde geniş bir alanda üretilmektedir. Türkiye, bal üretiminde Çin'den sonra ikinci sırada yer almaktadır. Çeşitli türlerde kaliteli bal üreten ülkeler arasındadır. Bal üretimi ise sadece gıda ihtiyaçlarını karşılamakla kalmaz, aynı zamanda ekonomik açıdan da önemli bir sektördür.

Dünya genelindeki 27 bal arısı alt türünden 6'sı (%23) ülkemizde bulunmaktadır. Özellikle eylül ve ekim aylarında Çam Pamuklu Koşnilinin salgısından bal üreten Muğla arısı, dünyanın en hızlı gelişen arılarından biridir.

Ülkemiz, çam balı üretiminde dünyada tek üretici konumundadır ve yaklaşık yılda 15.000 ton üretim gerçekleştirilmektedir. Elde edilen çam balının %85'i Avrupa Birliği (AB) ülkelerine ihraç edilmektedir. Koloni sayısı bakımından, Ege, Karadeniz ve Akdeniz bölgeleri, ülkemizin en zengin arıcılık bölgeleridir.

BAL NEDİR VE NASIL OLUŞUR?

Bitkilerin çiçeklerindeki nektarlar veya bitkilerin canlı kısımlarından yararlanarak bazı eş kanatlı böceklerin salgıladığı tali maddeler, bal arılarınca toplanır. Arılar bu maddeleri vücutlarında değiştirir ve petek gözlerine depo eder. Peteklerdeki olgunlaşma sürecinin sonunda tatlı bir ürün olan bal oluşur. Bitkilerin nektarındaki şeker yoğunluğu genellikle %5 ile %74 arasında değişir. Arılar, şeker yoğunluğu yüksek bitkileri tercih ederler. Yoğunluğun %18'in altında kaldığı bitkileri genellikle ziyaret etmezler.

Lamiaceae, Fabaceae, Boragniaceae, Rosaceae ailelerine ait bitkilerin nektar konsantrasyonu genellikle %15 ile %55 arasındadır. Dünya genelinde ve Türkiye'de arılar, en çok bu ailelere ait bitkilerden bal üretirler.

Bal, elde edildikleri kaynağa bağlı olarak genellikle çiçek balı ve salgı balı olmak üzere iki ana kategoriye ayrılır. Salgı balı, bal arılarının bitkiler üzerinde yaşayan bazı böceklerin salgılarını topladıktan sonra kendi salgılarıyla karıştırarak değiştirdikleri ve petek gözlerine depoladıkları baldır.

Çiçek balları, botanik kaynağına göre polifloralı bal ve monofloralı bal olmak üzere iki alt kategoriye ayrılabilir. Polifloralı bal terimi, Latince "çok" anlamına gelen "poli" ve "bitki" anlamına gelen "flora" kelimelerinden gelir. Farklı çiçek türlerinin nektarlarından elde edilen ballara polifloralı bal denir. Monofloral bal çeşitleri ise tek bir çiçek veya bitki türünden elde edilmektedir. Kestane balı, meşe balı, lavanta balı, akasya balı monofloralı bal örnekleridir.

RAKAMLARLA BAL

Bal arılarının temel besin kaynaklarından nektar, nektarın işlenmesinden elde edilen bal ve polendir. Balın içeriğinin büyük çoğunluğu şekerdir, oranı %95 ila %99 arasında değişir. Nektar, arılar için sadece enerji kaynağı değil, aynı zamanda yağa ve glikojene dönüştürülebilen bir besin kaynağıdır. Bu özellik, bir arının 50 mg bal ile 100 km yol kat etmesini sağlar. Bir arı kolonisinin yıllık bal ihtiyacı, koloninin nüfusuna ve nektarın türüne bağlı olarak 70 ila 80 kg arasında değişir. Bileşiminde çeşitli şekerler bulunan ballar,  genellikle glikoz, fruktoz ve sakkaroz içerir. Balın kalitesi, nektarın yapısına bağlıdır ve arılar, nektardaki su oranını balı olgunlaştırırken %20'nin altına düşürürler. Ayrıca, bitkilerin nektarlarındaki şeker oranı %5 ila %74 arasında değişebilir.

1 kilogram bal üretmek için arıların 80.000 kez nektar toplamaya çıkması gerekir. Bir arının her uçuşta (gidiş-dönüş) ortalama 3 kilometre mesafe kat ettiği varsayılırsa, 1 kilogram bal üretmek için arılar toplamda 240.000 kilometre uçmaktadır. Bu mesafe, Dünya'nın çevresini 6 defa turlamaya eş değerdir. 

1 kg bal için arılar yaklaşık 2 kg nektar toplar. Güçlü bir arı kolonisi (80-90 bin işçi arı), yavru büyütmenin yoğun olduğu dönemlerde günde yaklaşık 1/2 kg bal tüketir. Bu miktar kışın 100-150 grama kadar düşer. Bir koloninin bir yıllık sürede tükettiği bal miktarı ise 70 kg kadardır.

Balın kimyasal içeriği yaklaşık %80 şeker, %17 su, %3 ise enzimler ve mineral, vitamin, organik asitler, aminoasitler ve aroma maddeleri vb. gibi bileşiklerden oluşmaktadır                                    

BALIN KİMYASAL BİLEŞENLERİ…

Ballar çoğunlukla invertaz, diastaz, katalaz, fosfataz ve glikoz oksidaz gibi bir dizi enzimi içerir. Bu enzimler, şeker, nişasta ve proteinler üzerinde etkilidirler. İnvertaz, balın içindeki en önemli enzimdir ve sakkarozu fruktoz ve glikoza ayırır. İnvertazın aktivitesi, balın sıcaklığının artmasıyla azalır. Isıtılmış ballarda, invertaz aktivitesi tamamen kaybolabilir. Diyastaz, arıların midesinde ve bitkilerde bulunan bir enzimdir ve nişastayı maltoza dönüştürür. Diyastaz, ısıya oldukça duyarlıdır ve ısıtılan ballarda ve zamanla diyastaz aktivitesi azalır. Balın kalitesini kontrol etmek ve ısınmanın etkisini belirlemek için diyastaz aktivitesine bakılır.

Glikoz Oksidaz, arıların yutaküstü ve mandibular bezlerinden salgılanır. Glikoz üzerinde etki yaparak glikonik asit ve hidrojen peroksit (H2O2) tepkimelerini gerçekleştirir. Balın herhangi bir nedenle ısıtılmasıyla enzimler parçalanır ve hidroksimetil furfural (HMF) oluşur. HMF, gıdalara uygulanan ısı işlemleri sırasında, indirgenmiş şekerlerin amino asitlerle etkileşimi veya heksozların asit katalizörlüğünde dehidrasyonu sonucu oluşur. HMF bileşiğinin insanlar üzerinde potansiyel sağlık riskleri taşıdığı belirtilmektedir. Bu nedenle bal, hiçbir nedenle yüksek sıcaklığa maruz kalmaması gereken bir gıdadır.

Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği'nde balın toplam aktivite değeri ile ilgili bir parametre olmamasına rağmen, tüketiciler için önemli bir kriter olarak kabul edilir. Balın antimikrobiyal kalitesi "Toplam Aktivite (TA)" terimiyle ölçülür; TA puanı ne kadar yüksekse, antimikrobiyal gücü o kadar fazladır.

Çoğu pastörize edilmemiş ve iri filtrelenmemiş (ham) bal türü, genellikle 1 ila 20 arasında çeşitli aktivite seviyelerine sahiptir. Toplam Aktivitesi 10+'dan yüksek olan ballar, önemli antimikrobiyal özelliklere sahip olduğu kabul edilir.

Petekli bal, vitamin açısından zengin bir kaynak olmasına rağmen, süzme bal bu özelliği taşımaz. Bal içerisindeki vitamin miktarı nektar kaynağına, balın tazeliğine, içerdiği polen miktarına, üretim, işleme ve saklama koşullarına bağlı olarak değişiklik gösterir. Balın ısıtılması ve süzülmesi, vitamin kaybının başlıca nedenlerindendir. Süzme balda, A, C, D, E ve B kompleks türlerinde az miktarda vitamin bulunabilir. Ancak, süzme balın günlük vitamin ihtiyacını karşılayacak kadar zengin olmadığı bilinmektedir.

İlk akla gelen bal olsa da, günümüzde balın yanı sıra polen, arı sütü, balmumu, propolis, arı zehiri, ana arı, larva, oğul ve paket arı gibi arı ürünleri de popülerlik kazanmıştır.

BAL SAHTEKÂRLIĞI CİDDİ ZARARLARA YOL AÇABİLİR

Gıda ürünlerinin kökeni ve otantikliği, gün geçtikçe daha fazla önem kazanıyor; tüketiciler, balın kaynağını daha detaylı öğrenmek istiyorlar. Bal, gıda, tıp ve kozmetik alanlarında kullanılan önemli bir ürün olmasına rağmen, sahtekarlığa karşı son derece hassas bir konumdadır. Bal sahtekârlığı, gerçek bal üreten arıcılar için ciddi ekonomik zararlara yol açabilir; çünkü bu durum, dünya genelinde ham bal fiyatlarının düşmesine ve üretim maliyetlerinin önemli ölçüde artmasına neden olabilir. Bal, ucuz şeker şuruplarıyla karıştırılabilir veya daha değerli bir coğrafi köken veya çiçek kaynağı iddiasıyla kasıtlı olarak yanıltıcı etiketlemeye tabi tutulabilir ve büyük bir kâr elde edilebilir. Bal endüstrisindeki küçülme, arıların temel tozlaşıcılar olması dolayısıyla küresel gıda güvenliği için de büyük bir tehdit oluşturabilir.

Bal, beslenme ve bazı hastalıkların tedavisinde önemli bir rol oynamaktadır ve ekonomik olarak da değerlidir. Ancak, yüksek talep nedeniyle, taklit ve tağşiş yapılan gıdalar arasında önde gelen bir konuma gelmiştir.

TAĞŞİŞ EDİLMİŞ BAL NEDİR?

Tağşiş terimi, gıda maddelerinin mevzuata veya izin verilen özelliklerine aykırı olarak üretilmesini ifade eder. Bu durumda, bir ürüne doğal olmayan veya ucuz bir madde eklenerek, değerli bileşenlerin bir kısmının değiştirilmesiyle haksız kazanç elde edilir.

“Balın üretim aşamasında arıların çeşitli şeker şuruplarıyla beslenmesi, üretim sonrasında da şurupların eklenmesi, farklı özellikteki balların karıştırılması ve düşük nem içeriğine sahip ballara su eklenmesi” gibi işlemlerle genel bileşim özellikleri değiştirilen ballar, tağşiş edilmiş bal olarak kabul edilir.

Katkılı bal üretiminde, farklı şeker şurupları belirli oranlarda ilave edilerek balın hacmi artırılır. Bu yöntemle, balın doğal yapısındaki sakkaroz, glikoz ve fruktoz taklit edilebilir ve bunun tespiti zorlaşır. Günümüzde, yüksek fruktozlu mısır şurubu sıklıkla bu amaçla kullanılır. Ayrıca, farklı bal çeşitleri karıştırılarak elde edilen balların botanik veya coğrafi kökeni belirsiz hale gelir. Farklı bölgelerden gelen ballar karıştırılarak tek bir bölgeye ait ünlü bal adı altında satılabilir.

ÜRETİM SÜRECİNDE ARI BULUNMAYAN BALLAR!

Taklit bal ise; arının hiçbir katkısının olmadığı, tamamen kimyasal yollarla değişik şeker şuruplarından üretilen balları içerir. Yani, bal üretiminde arıların rolü olmaksızın yapay bir süreç izlenir. Balın içerdiği sakkaroz, glikoz ve fruktoz yapıları; renk, tat, aroma ve bileşim özellikleri, dışarıdan eklenen ve arı kaynağı olmayan maddeler kullanılarak taklit edilir. Yüksek fruktozlu mısır şurubu, glikoz şurubu, sakkaroz şurubu veya sakkarozun inversiyona uğratılmasıyla elde edilen invert şeker şurubuna polen, renk maddeleri, bal aroması gibi bala benzer tat ve görünüm veren maddeler eklenerek yapay bal elde edilir. Bu şekilde üretilen ballar genellikle tat olarak eksik, rengi soluk ve bileşim açısından farklılık gösterir ve doğal bal olarak kabul edilmez. Son zamanlarda, 'beta fruktofuranoza' adlı bir enzim aracılığıyla bal benzeri glikoz şurupları üretilebilmektedir.

BALDA TAKLİT VE TAĞŞİŞİN SAPTANMASI

Bal, taklit ve tağşişi kolay ancak bu hilelerin tespit edilmesi zor bir üründür. Balın kalitesi, öncelikle bitkisel kaynağı ve kimyasal içeriği ile belirlenir. Farklı bölgelerde üretilen ve farklı bitkisel kaynaklardan elde edilen balların bileşimleri de farklılık gösterir. Balın taklit edilip edilmediği veya tağşişe uğrayıp uğramadığını sadece tadı, kokusu veya görüntüsüyle belirlemek mümkün değildir. En doğru yöntem, balın bileşiminin analiz edilmesidir. Bir ürün, Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği'nde belirtilen tüm özellikleri taşıyorsa taklit veya tağşişe uğramamış bal olarak değerlendirilir.

Balda gerçekleştirilen tağşişin tespitinde “melissopalinolojik, duyusal analiz, şeker profili, amino asit profili, enzim aktiviteleri, hidroksi metil furfural ve prolin değerleri ölçümlerinden” faydalanılır. Ancak, bu testlerin tağşişin belirlenmesinde zaman alıcı olduğu ve sadece basit hilelerin tespiti için yeterli olabileceği bilinmektedir.

Analiz edilen bal örneklerinin izotop analizleri bu bağlamda önem kazanmaktadır.   

Bal Tebliği’ne uyan bir bal örneğinin taklit veya tağşiş edilmiş olması mümkündür, ancak analitik cihazlarla taklit ve tağşişi kesin olarak belirlemek mümkün olmayabilir.

Balda taklit ve tağşişin belirlenmesine yönelik analizler uzman kişilerce yapılmalıdır. Bu analizler genellikle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, büyük bal üretici ve paketleyici firmalar ve ihracatçı firmalar tarafından yaptırılmaktadır. Taklit ve tağşişin saptanmasında “prolin miktarı ve C4 şekerleri oranı gibi belirleyici iki özellik” bulunmaktadır.

SAFLIK, KALİTE VE OLGUNLAŞMA GÖSTERGESİ: PROLİN

Balda protein miktarı oldukça düşük olmasına rağmen, çok sayıda amino asit bulunmaktadır. Toplam amino asit miktarının %50-85'ini prolin oluşturur. Ancak, balın orijinine bağlı olarak prolin miktarı da değişir. Nektar ve polende bulunmasına rağmen, baldaki prolinin temel kaynağı bal arısıdır. Bal arısı nektarı bala dönüştürme sürecinde prolin ekler. Bu nedenle prolin miktarı, balın kalitesinin, saflığının ve olgunlaşmasının önemli bir göstergesi ve sahte balların tespitinde kullanılan en önemli özelliklerden biridir. Ancak, şeker şurubu ile yoğun besleme sonucu elde edilen balların prolin miktarı düşük çıkabilir. Bal arısının şeker şurubunu da bala dönüştürürken bir miktar prolin eklemesi, verilen şeker şurubunun miktarı, arıların kovan dışındaki floradan da nektar getirmeleri ve şeker şurubu ile üretilen ballarla doğal balların karıştırılması gibi birçok nedenden dolayı prolin miktarı tağşişin saptanmasında tek başına yeterli olmayabilir.

KARBON İZOTOP ANALİZİ VE C4 ŞEKER ORANININ BELİRLENMESİ

Bal arıları şeker şurubu ile yoğun bir şekilde beslenerek bal üretme pratiği, geçmiş yıllarda tamamen sakkarozdan oluşan pancar şekeri (çay şekeri, toz şeker) kullanılarak gerçekleştirilirken, son yıllarda invert şurup ve mısır nişastasından elde edilen fruktoz ve glikoz şurupları da tercih edilmektedir. Sahte ve taklit bal üretimi olarak bilinen "merdiven altı" üretiminde ve doğal balın miktarını artırmak ve maliyeti düşürmek amacıyla şurup ekleme işleminde, genellikle endüstriyel ölçekte üretilen, şeker profili, tatlılık düzeyi ve akışkanlığı doğal bala oldukça benzeyen ve kristalleşme eğilimi az olan mısır şurupları sıklıkla kullanılmaktadır. Bu hilelerin tespitinde yaygın ve güvenilir bir yöntem, balda karbon izotop (C13) analizi ve C4 şeker oranının belirlenmesidir.

İzotop analizleri, temel olarak karbon, hidrojen ve oksijen atomlarının izotop oranlarını belirlemeye dayanır. Bitkilerde izotop atom dağılımının belirlenmesinde en önemli faktör, bitkinin hangi fotosentez sistemine dahil olduğudur.

Fotosentez sistemi sınıflandırmasına göre bitkiler, C3, C4 ve CAM bitkileri olarak gruplandırılır. Bitkilerin karbon metabolizmalarının belirlenmesinde δ 13C ( 13C/12C ) değeri standart olarak kabul edilir. δ 13C değerleri C3, C4 ve CAM bitkileri arasında farklılık gösterir ve bu farklılıktan yola çıkarak bir gıdanın gerçekliği veya otantikliği, ya da bir gıdaya başka bir gruptan gıda veya bileşen katılıp katılmadığı tespit edilebilir.

Arılar bal üretiminde genellikle C3 fotosentez sistemine dahil olan bitkilerin özlerini kullanır. Ancak hileli bal yapımında, şeker kamışı ve mısır gibi C4 fotosentez sistemini kullanan bitkiler kullanılır. Sahte balların belirlenmesinde, baldan protein ekstrakte edilir ve δ 13C değeri belirlenerek bu değer, hakiki balın δ 13C değeri ile karşılaştırılır. Uluslararası kabul edilen limite göre, karşılaştırılan balların δ 13C değerleri arasındaki fark ‰1'den farklı olmamalıdır.

C3 bitkilerinde C13/C12 değeri genellikle -22 ile -33 arasında değişiklik gösterirken, C4 döngüsünü kullanan bitkilerde, mısır gibi, C13/C12 değeri -10 ile -20 arasında değişir. Arıların nektar aldığı bitkiler genellikle C3 döngüsünü kullandığı için, gerçek balın C13/C12 değeri genellikle -25 civarında olmalıdır.

EĞER BALA MISIR ŞURUBU KATILMIŞSA…

Eğer bala mısır şurubu katılmışsa, bu değer -10'a kadar yükselebilir. Balın karbon izotop değeri mısır şurubu katıldığında değişir, ancak bal içindeki proteinin karbon izotop değeri değişmez. Bu nedenle, bal örneğinin karbon izotop değeri belirlenir ve bu değer, bal örneğinden elde edilen proteinin karbon izotop değeri ile karşılaştırılır. Aradaki fark -1'den daha negatifse, bala şurup katılmış olabilir. Yapılan hesaplamalarla bala C4 şekerlerinin yüzde kaç oranında katıldığı da belirlenebilir. 

Sahte veya taklit ballar ile doğal bal arasındaki farkı belirlemek için prolin miktarı ve karbon izotop analizi gibi yöntemler kullanılabilir. Ancak arıların beslenmesinde pancar şekerinden yapılmış şuruplar kullanıldığında, bu durumun tespiti daha zor olabilir. Çünkü şeker pancarı da bir C3 bitkisi olduğundan, karbon izotop analizi tek başına yeterli olmayabilir. Dolayısıyla, bu tür hilelerin tespiti için daha kapsamlı analiz yöntemleri ve deneyim gerekebilir.

EN KESİN ÇÖZÜM: NMR TABANLI BAL-PROFİLLEMESİ…

Analitik cihazlar aracılığıyla taklit ve tağşişi tespitinde belki de en kesin çözüm Nükleer Manyetik Rezonans Spektroskopisi (NMR) tabanlı Bal-Profillemesi olabilir. Bu yöntemin faydası, yapay katkı maddelerini sadece belirlemekle kalmayıp, balın içinde bulunan tüm bileşenleri tanımlamasıdır. NMR tabanlı Bal-Profillendirilmesi, balda herhangi bir madde eklenmesini veya balın içinde olması gereken herhangi bir maddenin eksikliğini diğer yöntemlerle kıyaslanamayacak kadar iyi bir şekilde tespit edebilir.

Nükleer Manyetik Rezonans Spektroskopisi kullanarak Balın proton NMR sonucu.

Nükleer Manyetik Rezonans Spektroskopisi (NMR) tabanlı Bal-Profillendirme yöntemi, menşei ve orjinliği bilinen balların NMR profillerini çıkartarak bir veri bankası oluşturmasına dayanır. Bu sayede, balların menşeleri ve orjinliğini bu veri bankasıyla karşılaştırılarak daha net sonuçlar elde edilir. Özellikle daha değerli coğrafi kökenlere sahip balların (monofloral) orjinliğini kontrol etmek için bu yöntem diğerlerine göre daha güvenilirdir. NMR tabanlı Bal-Profillemesi için en değerli unsuru, veri bankasına sahip olmaktır.

Balın kimyasal yapısı, yöreden yöreye büyük değişkenlik gösterdiği için taklit ve tağşişin belirlenmesinde en önemli faktördür. Balın doğallığını belirlemek için tek bir yöntem yeterli değildir. Balın menşeini ve orjinliğini tespit etmek için birçok parametreye bakarak karar vermek en kesin çözüm olmaktadır.

SONUÇ OLARAK…

Sonuç olarak balın doğallığını ve kalitesini belirlemede kullanılan çeşitli analiz yöntemleri incelendiğinde, taklit ve tağşişin tespit edilmesinin zorluğu ortaya çıkmaktadır. Balın menşei ve orjinliğini belirlemede en güvenilir yöntemlerden biri Nükleer Manyetik Rezonans Spektroskopisi (NMR) tabanlı Bal-Profillemesi olarak görülmektedir. 

Ancak, balın kimyasal yapısının yöreden yöreye değişkenlik göstermesi, tek bir yöntemin yeterli olmadığını göstermektedir. Balın saflığını tespit etmek için çeşitli parametrelerin değerlendirilmesi ve farklı analiz yöntemlerinin kullanılması gerekmektedir. Özellikle, menşei bilinen balların NMR profilleriyle oluşturulan veri bankası, bal üretiminde doğallığın ve kalitenin korunmasına önemli bir katkı sağlamaktadır.

Balın doğallığını korumak ve taklit ya da tağşişin önüne geçmek için hem analitik yöntemlerin geliştirilmesi hem de sıkı denetim mekanizmalarının oluşturulması gerekmektedir. Bu sayede tüketicilerin sağlıklı ve güvenilir bal ürünlerine erişimi sağlanabilir, arıcılar ise emeklerinin karşılığını adil bir rekabet ortamında alabilirler.

Tüketici olarak bal alırken, güvenilir üreticilerden ve güvenilir markalardan alınması önemlidir. Balın taklit edilmesi ve tağşiş edilmesi gibi sorunlar göz önünde bulundurulduğunda, bal analizlerin akredite laboratuvarlar tarafından yapıldığını gösteren analiz raporlarının olması önemlidir. Balın piyasa değerinin altından olan ürünlerden kaçınmamız gerekmektedir. Güvenli bir şekilde bal tüketmek için, tüketicilerin bu unsurlara dikkat etmesi gerekmektedir.