BİR BİLENE SORDUK

2023 YILINA GİRİLİRKEN DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE DIŞ TİCARETİN GÜNDEMİ

Rıza Mehmet KORKMAZ

UGM Genel Müdür 

Tablo.I. Dünya GDP’si ve ticareti arasındaki korelasyon 2007-2024

 

 

2024

Dünya ekonomisi, dönem dönem yaşanan global krizlerle küçülmeler yaşasa da, özellikle Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)’nün kurulması sonrasında dünya ticaretindeki liberalleşme eğilimiyle birlikte, 1995 yılından bu yana her yıl ortalama %4-6 arasında büyüme göstermektedir. Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, dünya ticareti de dünya ekonomisinin büyümesine paralel bir seyir izlemekle birlikte, genelde GDP’den daha çok büyüme göstermekte, düşüşlerden de daha çok etkilenmektedir. Sancılı bir dönemin ayak seslerinin duyulduğu 2023 yılında da dünya ticaretinin, küresel ekonomik daralmadan olumsuz etkileneceği ve IMF tahminlerine göre %2,7 büyüyeceği öngörülmektedir. Kritik gelişmelerin yaşandığı bu dönemde, dünya ve Türkiye’de dış ticaretin ana gündem konularının neler olabileceğini bu yazımızda irdelemeye çalışacağız[1].

  1. Dünya Ticaretinin Önümüzdeki Dönem Seyrinde Belirleyici Temel Parametreler

2020 yılından bu yana dünyayı derinden sarsan pandeminin etkisiyle %5,2 küçülen dünya ticareti, 2021 yılındaki %9,7 büyümeyle bu kaybı hızla telafi etmiş ve pandeminin etkisinin giderek azalmasıyla dünya ticareti için olumlu beklentiler de artmış, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)  2022 yılında dünya ticaretinin %5,5 büyüyeceği öngörüsünde bulunmuştu.  

Ancak 2022 yılının ilk çeyreğinde başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ve ardından enerji fiyatlarındaki ani yükseliş, Rusya’ya uygulanan yaptırımların yol açtığı dünya tedarik zincirindeki kopuşlar ve dünya genelinde artan gıda fiyatları, AB ve ABD ekonomilerinde yükselen enflasyon, artan faiz oranları ve azalan büyüme ile birlikte dünya ticaretinin artış hızı beklendiği gibi gerçekleşmemiştir. Artık yaşanan yeni gelişmelerle birlikte, 2022 yılında dünya ticaret hacminin %3,5’un altında artacağı öngörülmektedir. 2023 yılında ise dünya ticaretinin çok daha az büyüyeceği ve %1 oranında bir büyüme gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.

Tablo.II. DTÖ Verilerine göre Dünya Mal Ticaret ve Gerçek GDP’si 2018-2023  (yıllık değişim %)

 

 

 

 

2024

Son dönemde Rusya-Ukrayna Savaşının şiddeti azalmış görünse de; 2023 yılında Rusya’nın Belarus üzerinden yeni bir cephe açma olasılığı, taktik nükleer silahlar ya da gelişmiş yeni füzeler kullanılma ihtimali, şu ana değin 10.000’ün üzerindeki yaptırımla neredeyse dünya tarihinin en sert yaptırımlarına maruz kalan Rusya’ya dönük yeni yaptırım kararlarının devreye alınması[2], AB’nin 5 Aralık 2022 itibarıyla Rus petrolüne 60 USD tavan fiyat uygulaması ve Rus petrolünün tankerlerle AB’ne getirilmesinin kısıtlaması,  Rusya’nın karşı cevap olarak tavan fiyat uygulayan ülkelere petrol satmayacağını açıklaması, Ukrayna’ya Batılı müttefiklerin yardımlarını artırmaları, savaşın dünya ekonomisi ve ticareti açısından yarattığı risklerin etkisinin 2023 yılında da süreceğini göstermektedir.

 

Dünya küresel ticareti 2022 yılında, 7 trilyon doları hizmet ticareti ve 25 trilyon doları da mal ticareti olmak üzere toplamda yeni bir rekor kırarak 32 trilyon dolara ulaşmıştır.  Dünya mal ticaretinde 2021 yılına nazaran (değer olarak) %10 artış görülse de buradaki temel faktörün Rusya-Ukrayna kriziyle artan enerji fiyatları olduğunu unutmamak gerekir. Hizmet ticareti de geçen yıla nazaran %15 artmıştır. Bu artışta da dünya genelinde artan enflasyon rakamlarının etkisinin olduğunu belirtmekte yarar vardır.

2023 yılı için uluslararası kuruluşların yaptıkları tahminler ne yazık ki iyimser değildir. 13.12.2022 tarihinde güncellenen UNCTAD Global Ticaret Raporu, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın küresel negatif etkileriyle dünyanın bir çok ekonomisinde devam eden yüksek enflasyon, yükselen faiz oranları, yüksek enerji fiyatlarının etkisiyle istenen büyüme rakamlarına ulaşılamayacağını; yatırımların negatif biçimde etkileneceğini, ekonomilerinin kırılganlıklarının artacağını, özellikle borçlu devletlerin harcamalarının ciddi biçimde baskılanacağını, uluslararası ticaretin de bu gelişmelerden olumsuz etkileneceğini ortaya koymuştur. Ticaret değerindeki yavaşlamaya rağmen, genel ticaret hacimleri 2022 yılı boyunca büyümeye devam etmiştir. 2022 yılının ikinci yarısında uluslararası ticaret değerindeki düşüşün bir kısmının birincil ürünlerin fiyatlarındaki düşüşten kaynaklandığı anılan raporda ifade edilmiştir[3].

Normale dönmeye başlayan tedarik zinciri

Diğer yandan, pandemi boyunca “Drewry Dünya Kompozit Konteyner Endeksi”ne göre 10.000 $’ın üzerine çıkan konteyner fiyatları ve artan lojistik maliyetleri de yıl içinde ciddi bir düşüş trendine girmiştir. Bu düşüşte, ABD’nin ve batılı ülkelerin ithal ürünlere olan talep azalışının önemli etkisi olmuştur. Gemilerin limanlarda bekleme süreleri kısalmış, navlun fiyatları gerilemiştir. 22.12.2022 tarihli “Drewry Endeks” verisine göre 40’lık konteyner fiyatı 2.12 dolar seviyesine kadar düşmüştür[4].

Tablo.III  Drewry Dünya Kompozit Konteyner Endeksi (WCI) 22.12.2022(USD/40ft)

 

 

 

 

2024

 

Gelişmiş Ekonomilerde Yükselen Enflasyon

Tablo.IV  Gelişmiş Ülkelerde Aylık Enflasyon Oranlarının Seyri (Eylül 2022)

 

 

 

 

2024

2022 yılında dünyada özellikle gelişmiş ekonomilerin başını çektiği ciddi oranlardaki yüksek enflasyonla mücadele edilmektedir. 2022 yılında Euro bölgesinde enerji krizinin ekonomiye net bir şekilde stagflasyonist olarak yansıdığını; Avrupa’da 3. çeyrek büyüme oranının % 0,2 ve enflasyonun %10,7 olarak gerçekleştiğini gözlemledik. Geçen yıl büyümenin %5 seviyelerinde, enflasyonun ise %1-2 seviyelerinde olduğunu hatırladığımızda, Euro Bölgesi açısından sorunun ciddiyeti ortaya çıkmaktadır. ABD enflasyonunun haziran ayındaki %9,1’den dönerek kasım ayı itibarıyla % 7,1 olarak gerçekleştiği, ABD ekonomisinde enflasyonda görülen ivme düşüşünün dünyaya da genel olarak yansıdığı, ancak Euro Bölgesinde enflasyon oranının %10,7 (Ekim-2022) seviyelerinde seyrettiği ve ivmesini henüz kaybetmediği görülmektedir.

 

EUR/USD paritesinin 0,95’lerden 1’lerin üzerine geri dönmesinin sebebinin bu olduğu; ancak bunun uzun süreli bir geri dönüş olmayabileceği; emtia fiyatlarında gerilemeler olduğu; emtia fiyatlarında özellikle de 2022 yılındaki olaylardan ötürü çok sert çıkışlar ve düşüşler yaşadığı; savaş öncesine göre emtia fiyatlarının düşmüş olduğu, son zamanlarda da tedarik sürelerinin kısaldığı; dünyada arz yönlü enflasyonist şokların azaldığı, dünyanın yılı stagflasyonla tamamladığı, gelecek yılın resesyon ve dezenflasyon yılı olabileceği; dezenflasyonun sürekli enflasyonu (persistent inflation) yok edemeyeceği, sadece bir nebze azaltacağı; göstergelerin 2023 yılında borçlanma maliyetlerinin yüksek olacağına işaret ettiği; emtia fiyatlarının, özellikle de ana metal fiyatlarının düşüş trendinin süreceği; USD’nin güçlü seyrini koruduğu ve yakın gelecekte de koruyacağı ekonomistlerce ifade edilmektedir.

Dünyada enflasyonun son dönem normal ortalamalarının oldukça üzerinde seyrettiği ve 2022 itibarıyla çekirdek enflasyonun ortalama %7,4 seviyesinde olduğu; uzun zaman sonra dünyada global olarak üretici Satınalma Yöneticilere Endeksinin MPI’ların (PMI: Purchasing Manager Index) 50 eşiğinin altına düşerek Kasım ayında 48,8 olarak, aynı dönemde yeni ihracat siparişleri PMI’larının ise 46,2 olarak gerçekleştiği; Birleşik Krallık ve Euro Bölgesi PMI verilerinin daha keskin düştüğü ve daha aşağıda olduğu; ABD PMI’larının ise her ne kadar düşüşte olsa da Avrupa ülkeleri kadar kötü bir seyirde olmadığı ve 50 puanın altına inmediği aşağıdaki grafikte de görülmektedir. (Tablo. V). Atlanta Fed GDP/Now tahminlerinin ABD büyümesini %4’lere çıkardığı; bu tahminin geçen ay %3 seviyelerinde olduğu,İstikrarlı Menkul Kıymetler (Blue Chip Consensus) ile olan bu kopukluğun FED faiz arttırımlarının daha yavaş olacağına dair düşünce nedeniyle oluştuğu anlaşılmaktadır. Avrupa ülkelerindeki negatif göstergelerin, Türkiye’nin ihracatına da negatif yönde yansıdığı son çeyrekte düşen ihracat verilerimizden de görülebilmektedir.

Tablo.V Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Başlıca Ülkelerin PMI Verileri (Ocak 2020-Kasım 2022)

 

 

 

 

2024

   

Dünya Ticaretini 2023 yılında etkileyecek iki önemli gelişme, küresel tedarik zincirinin evrimi ve daha yeşil bir dünya ekonomisine geçiş trendi

Yine UNCTAD Global Ticaret Raporuna göre; tedarik zinciri operasyonları için yüksek belirsizlikler devam etmektedir.  Söz konusu belirsizliklerin etkisini hafifletmek için; tedarikçilerin çeşitlendirilmesi, üretim/imalat süreçlerinde kendi ülke kaynaklarına ya da yakın ve dost ülkelerle ticarete daha yoğun dönüş gibi kimi yöntemlere daha çok başvurulacağı ve bu durumun da dünya ticaretini etkileyeceği belirtilmektedir.

Diğer taraftan, artan küresel ısınma ve kuraklık sorunuyla birlikte dünyanın gündemine iyice yerleşen karbon salımının azaltılması ve yeşil dönüşüm çalışmaları, alternatif ve temiz enerji kaynaklarına daha çok yatırım yapılması ve bunların klasik enerji kaynaklarının yerine hızla devreye alınması da yeni dönemde gündemde olacaktır. AB’nin Sınırda Karbon Vergisi Mekanizması (CBAM)’nın 1 Ekim 2023’den itibaren demir, çelik, çimento, alüminyum, gübre, hidrojen, vida ve cıvata gibi benzer demir veya çelik ürünlerinde uygulanmaya başlanması; şirketlerin tedarik zincirlerinde kurumsal emisyonların ifşa edilmesine dönük olarak yapılan düzenlemeler ve AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kapsamında AB ürünleri için ödenen karbon fiyatı ile ithal mallar için ödenen karbon fiyatını eşitlemek üzere bir mekanizma kurulacak olması; DTÖ’nün bu alanda atacağı yeni adımlarla, karbon salınımını sınırlama önlemleri önümüzdeki süreçte daha yaygın hale gelecektir.

Küresel iklim değişimine, yeşil ekonomiye dönük yatırımlar dünyada halen 2 trilyon dolara ulaşmıştır. Ancak McKinsey’e göre bunun dört katı yatırıma daha ihtiyaç vardır. Bu yatırımlar son yıllarda artsa da gelişmekte olan ülkelerin bundan aldığı pay sadece %5’tir. “Net sıfır 2050” senaryosu için ortalama her yıl 9,2 trilyon dolar harcanması gerektiği; bu miktarın 3,1 trilyon dolarının Asya için olduğu hususu uzmanlarca dile getirilmektedir. Dolasıyla gelişmekte olan ülkelerin gelecek yıllarda bu alana daha çok odaklanmaları beklenecektir.[5].

İklim değişikliğinin bizatihi kendisi de ticaret alt yapısını çok etkileyecektir. Daha yeşil bir küresel ekonomi inşa etme çabalarının, çevresel olarak daha sürdürülebilir ve çevreci ürünlere olan talebi artırması; yüksek karbon içerikli mallara ve fosil yakıtlara olan talebi azaltması beklenilmektedir.

Çin’in yeni stratejisi ve ABD’nin karşı tutumu

Dünyanın ana ihracatçısı konumundaki Çin’de, 16-22 Ekim 202 tarihlerinde gerçekleştirilen Çin Komünist Partisi (ÇKP) Ulusal Kongresinde açıklanan yeni stratejiler, önümüzdeki dönemde dünyanın ekonomik ve siyasi trendi açısından ciddi önem taşımaktadır.  Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin’i yöneten ÇKP’nin üst yönetiminin belirlendiği ve partinin izleyeceği politikaların dünyaya ilan edildiği Kongrede, önümüzdeki dönemde Çin’in yol haritası da ortaya konulmuştur.

Çin Lideri Xi, iktidarının ilk 10 yılında Çin ulusunun canlanması olarak tanımladığı “Çin Rüyası” hedefini ortaya koymuş ve ilk aşamada, ÇKP’nin yüzüncü kuruluş yıl dönümü olan 2021’e kadar Çin’i orta halli müreffeh bir toplum haline getirmeyi hedeflemiştir. Bu hedefe 2020 yılında ulaşıldığı ilan edilmiştir. İkinci aşamada 2035 yılına kadar sosyalist modernleşmenin gerçekleştirilmesi hedefi; son aşamada da 2049 yılında “müreffeh, güçlü, demokratik, kültürel olarak gelişmiş, ahenkli ve güzel, büyük, modern sosyalist” Çin inşası ile, Çin’in dünyada lider ülke konumuna yükselmesi hedeflenmiştir. Xi’nin liderliğinin pekiştiği bu Kongre’de Çin, güvenliği ile ilgili konulara (özellikle Tayvan konusunda) hassasiyetini daha güçlü bir dille ortaya koymuştur. Bu durumda da ABD-Çin geriliminin kontrollü bir biçimde süreceğini söylemek mümkündür.

ABD’nin Çin’e teknolojik yaptırımları

Çin’in yeni strateji belgesini açıklamasından birkaç gün önce ABD, Çin’e yönelik olarak 21 Ekim 2022’de yürürlüğe girecek teknolojik yaptırım ve kısıtlamalara dair yeni bir paketi açıklayarak, biraz geç kalsa da Çin’in “Dünyada lider ülke” olma hayalini sessizce izlemeyeceğini göstermiştir. Daha önce sadece belirli Çin şirketlerini hedef alan kısıtlamalar bu yeni paketle, tüm Çin’i hedef haline getirmiştir. Buna göre ABD’li şirketler, Çin’de herhangi bir kişi veya kuruluşa belli bir bilgi işleme gücünden büyük yapay zeka ve süper bilgisayar sistemlerini, bunlarda kullanılan çipleri, belli bir nesilden daha yeni çipleri ve bunların yapımında kullanan cihaz ve malzemeleri Çin’e sağlayamayacak; ABD vatandaşları ve ABD’de oturan kişiler bunların üretimine herhangi bir şekilde yardımcı olamayacak. Ayrıca ABD yönetiminin belirlediği Çinli şirketlere, yabancı ülke şirketleri dahi, üretiminde ABD teknolojisi kullanılan herhangi bir ürünü sağlayamayacak. Böylelikle ABD-Çin arasındaki teknoloji savaşı yeni dönemde daha da kızışmış görünmektedir.

Bölgeselleşmenin Artan Önemi

Çin’de büyümede görülen yavaşlamanın başta emtia fiyatları olmak üzere tüm dünyadaki fiyatları etkilediği; Çin Komünist Partisi’nin son Kongresi sonrasında 1980’lerden bu yana uygulanan hızlı büyüme ve kalkınma modeli tam terkedilmese de sağlık ve milli güvenlik konularının daha ön plana alındığı; Çin’in büyümeyi daha düşük önemde tutmasının tüm dünyada büyüme beklentilerini de düşürecek önemli bir gelişme olduğu; Çin’le ilgili bu gelişmelerin küreselleşmeden bölgeselleşmeye geçişin de bir ön göstergesi olduğu değerlendirilmektedir. Diğer devletlerin de güvenlik kavramını ekonominin önüne almalarının; dijitalleşme, askeri yatırımlar, ulusal kaynaklara yatırım, kaynak ve işgücü güvenliği kavramlarını önümüzdeki dönemde daha önem kazanacağı görülmektedir. Olası bölgeselleşme senaryolarında, Türkiye’nin Orta Doğu’da ekonominin güçlü oyuncusu ve bir bölgesel güç olarak öne çıkabileceği değerlendirilmektedir.

İsrail ile BAE arasında ticari ilişkilerin kurulması

Dünya ticaretine ilişkin bir diğer önemli gelişme de İsrail-Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında mayıs ayında bir serbest ticaret anlaşması imzalanması ve Bahreyn ile de bir ticaret anlaşması için görüşmelere başlanmasıyla, İsrail ile BAE ve Bahreyn arasında ticaretin gelişmesi; bu bağlamda Arap-İsrail gerginliğinin yerini yavaş yavaş normalleşmeye bırakmasıdır. 

Dijital teknolojilerin sınır aşan ticareti dönüştürmesi

Pandemiyle birlikte günlük hayata iyice yerleşen ve yaygınlaşan e-ticaret, dijitalleşmenin etkisini daha da artmıştır. 2021 yılında bir önceki yıla göre dünyada dijital olarak gerçekleştirilen ihracat %14 oranında artış göstermiştir.  Haberleşme ve iletişim teknolojisinin  (ICT) sunduğu imkanlarla e-ticarette sağlanan bu büyüme yeni iş alanları da yaratmakta, inovasyon çalışmalarını da geliştirmektedir. DTÖ’ne üye yaklaşık 90 ülke e-ticaret alanın düzenlenmesi, dijital marketlerin güçlendirilmesi, engellerin kaldırılması, işlemlerin kolaylaştırılması ve bu hedeflerin uluslararası kurallara bağlanması için DTÖ bünyesinde görüşmelere başlamıştır.

Dünya Gümrük Örgütü (DGÖ)’nün Kasım ayında yayımladığı yeni rapora göre; blok zincir, yapay zeka, nesnelerin interneti gibi yıkıcı/kökten değiştirici teknolojiler, gümrükleri ve sınır yönetimini de değiştirmektedir. Bu noktada önümüzdeki dönemde, “data madenciliği” kullanımıyla daha etkili risk yönetimi, geliştirilmiş şeffaflık, ülkelerin kurumları arasında işbirliği gibi aygıtlara sahip olan DTÖ Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşması kilit bir rol üstlenecektir.

Dijital Ekonomi Anlaşmaları (DEAs)

Önümüzdeki yıllarda ülkeler arasında imzalanacak dijital ekonomi anlaşmaları ile ülkelerin dijital kimlikler, siber güvenlik, tüketicinin korunması gibi konulardaki dijital politikalarını birbirleriyle uyumlu hale getirerek, güvenli data akışını sağlamayı ve sınır aşan işbirliğini geliştirmeyi hedefleyen yeni uluslararası norm ve ortak standartlar belirleyeceği  anlaşılmaktadır.  

  1. 2023 yılına Girerken Türkiye Açısından Gümrük ve Dış Ticaretin Gündemi

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100’ncü yılına girerken, ne yazık ki gümrük ve dış ticareti işlemlerinde birçok kronik sorunun halen devam ettiği görülmektedir. Öte yandan, 2023’te genel, 2024’te de yerel seçimlerin olması, önümüzdeki iki yılın seçim ekonomisi ile yönetileceğine ilişkin endişeleri artırmaktadır.

Önümüzdeki yıl gümrük ve dış ticaret uygulamalarında karşılaşılacak zorluk ve riskleri, aşağıdaki başlıklar itibarıyla şöylece sıralayabiliriz:

  • Türkiye’nin uyguladığı geleneksel olmayan ekonomi politikalarının yaratacağı riskler,
  • Ülkemize dönük küresel yatırımların, yabancı sermaye girişinin istenilen seviyelerde olmaması,
  • EXIMBANK, devlet bankaları ve özel bankalardan kredi temininde yaşanan zorluklar,
  • Asgari ücret artışı, planlanan EYT düzenlemesi ve gelebilecek olası diğer düzenlemelerle birlikte personel maliyetlerinde yaşanacak yükseliş sonrası ihraç ürünlerinin fiyatlarının yükselmesi,
  • Rusya’ya uygulanan yaptırımların, Türkiye’nin Rusya’ya ticaretine de yayılması olasılığı,
  • Kambiyo uygulamalarında alınan tedbirler nedeniyle yaşanan sıkıntılar ve ithalatçıların “just in time” modeli yerine “güvenlik stoku” modeli ile çalışmaya yönelmesi, 
  • Dövizin baskılanması nedeniyle ihracatçımızın karşılaştırmalı fiyat avantajlarını ve rekabet gücünü yitirmeye başlaması; USD ve EUR kurlarının geçen yıla göre TL karşısında %60 daha değerli hale gelirken, 1 yıllık ÜFE artışının %100’ü geçmesi, ihracatçı için maliyetlerin artış oranının satış kuruna kıyasla çok yüksek bir hale gelmesi,
  • İSO ihracat iklim endeksine göre BAE, Katar, Singapur, Nijerya gibi ihracat yaptığımız ülkelerde Türk ihraç ürünlerine talebin düşmesi,
  • AB ile Gümrük Birliğinin zamanın gereklerine göre güncellenememesi,
  • Lojistik maliyetlerdeki düşüşle birlikte, rekabet ettiğimiz Endonezya ve Vietnam gibi ülkelerin Avrupa pazarına daha kolay girmeleri,
  • En büyük ihraç pazarımız olan Avrupa’da yaşanan resesyonun Türk ürünlerine talebi kısması; rakibimiz olan Doğu Avrupa ülkelerinde PMI endekslerinin düşmesiyle bu ülkelerin ihraç ürünlerinin daha ucuz hale gelmesi,
  • Yaşanan negatif gelişmelerle ihracatta karlılığın neredeyse sıfırlanması,
  • Türkiye’nin doğalgaz üssü haline getirilmesi hedefinin, dünyanın yenilenebilir enerjiye geçişi tamamlanmadan gerçekleşmesi,
  • Devam eden ilave gümrük vergisi ve ek mali yükümlülük uygulamaları,
  • Tarife dışı engel olarak uygulanan teknik düzenlemeler ve artan fiili kontroller,
  • İthalatta %15’i, ihracatta %3’ü geçen yüksek fiziki kontrol oranları,
  • Gümrük işlemlerinin yaklaşık %60’nın sadece 10 gümrük müdürlüğünde gerçekleştirilmesinden kaynaklanan yoğunluklar,
  • Kamu otoriteleri arasında eşgüdüm sorunları, merkez taşra kopukluğu, yetki kullanma konusunda inisiyatif almayan uygulayıcılar,
  • Ağır işleyen uygulamalardan doğan yüksek bekleme maliyetleri,
  • Özellikle İstanbul’da yetersiz kalan geçici depolama yerleri ve antrepolar,
  • Dijitalleşmenin henüz tam olarak sağlanamamış olması ve ithalatta kağıtsız işlemlere geçilmemiş olması,
  • Ticaret Bakanlığı’nın IT sisteminin uzun yıllardır yenilenmemesi ve ihtiyaca cevap veremez hale gelmesi.

III. Sonuç

Türkiye için özel anlam ifade eden bir yıla dünyada ekonomik kriz ve “Üçüncü Dünya Savaşı” korkusunun gölgesinde girilmektedir. Bu sürecin ülkemiz açısından sorunsuz geçilmesi ve devam eden birçok önemli projenin kesintiye uğramaması için çok sağlam politika ve stratejilere ihtiyaç vardır. Yaşanmakta olan sorunların çözümünde dış ticaret erbabı ile kamu otoriteleri arasında düzenli işleyen iletişim mekanizmaları kurulması ayrıca önem arz etmektedir. Karşılaşılan riskler, ülkemiz için bazı fırsatları da beraberinde getirse de bu fırsatların nasıl daha iyi değerlendirilebileceği hususu ancak ortak akılla geliştirilebilecektir.

 

[1] https://www.imf.org/external/datamapper/datasets/WEO

[2] https://www.eifec.org/eu-sanctions-on-russia-home

[3] https://unctad.org/webflyer/global-trade-update-december-2022

[4] https://www.drewry.co.uk/supply-chain-advisors/supply-chain-expertise/world-container-index-assessed-by-drewry

[5] https://www.mckinsey.com/featured-insights/future-of-asia/green-growth-capturing-asias-5-trillion-green-business-opportunity

 

İSTANBUL MERKEZ OFİS

Mahmutbey Mahallesi 2655 Sokak No:1-3-21 Bağcılar, İstanbul Fax: (0212) 410 23 00