BİR BİLENE SORDUK

YENİ GÜMRÜK ANLAYIŞI

UGM

Hüseyin Cahit SOYSAL

Yönetim Kurulu Üyesi

Çok değil, bundan 50 sene önce tüm dünyada gümrük ve gümrükçü anlayışı farklıydı. Gümrük herkesin korktuğu çekine çekine girdiği resmi kuruluşlardı. Kolluk yetkisi de olan bu idarede iş takip edebilmek için çok nazik ve kibar davranmak zorundaydınız. Aksi takdirde idare amirinden havale almak imkânsız gibi bir şeydi. İlgili muayene memurunu bulmak nazikçe talebinizi iletmek ve yapacağı işlemlerin tamamlanması için memurun eşref saatini beklemek zorundaydınız.

Zaten ekonomi de bugünkü gibi zamanla yarışılan bir döngüye sahip değildi. Örneğin 2000 yılına kadar yürürlükte olan 1615 sayılı Gümrük Kanunu’na göre eşyanız geçici depolama yerinde tescilden önce 4 ay, tescilden sonra 2 ay bekleyebilirdi. Eşya geldikten sonra Ankara’ya koşuşturup Ticaret Bakanlığından ithal müsaadesi almak, bu ithal müsaadesi ile Merkez Bankasına başvurup verilen müsaade tutarında dövizin size tahsisi için banka bürokratlarının da keyifli bir saatini kollamak zorundaydınız. Çünkü döviz bir değişim aracı değil, devlet malıydı. Ortalıkta dolaşan döviz göremezdiniz. Bir üst aramasında hasbelkader cebinizden 5 ABD Doları çıksa, hakkınızda 1567 sayılı “Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun” hükümlerine göre hapis cezası da öngören dava açılırdı.

2020’lerin Türkiye’si artık dünya ile entegre olmuş ve küresel ticaretin önemli bir aktörü olmuş durumda. Bunda 1984 yılında başlatılan “ihracata dayalı büyüme modeli” ile “konvertibiliteye geçiş” politikalarının önemli bir katkısı oldu. 1996 yılında Türkiye ile Avrupa Birliği arasında oluşturulan Gümrük Birliği, gümrük mevzuatının ve gümrük uygulamalarının da Avrupa Birliği ile uyumlaştırılması zorunluluğunu ortaya koydu.

Çağımızda ülke ekonomileri o denli birbirine bağımlı hale geldi ki, küresel tedarik zincirinin herhangi bir nedenle kesintiye uğraması durumunda, üretimde ve küresel milli gelir düzeyinde önemli düşüşler yaşanabilmesi olasılığı arttı. Bu bağlamda, bütün ülkelerde eşyanın gümrüklü alanlarda bekletilmesini mimimize eden yasal düzenlemeler yürürlüğe sokuldu.

Bu alanda, Türkiye’de yapılan gümrük mevzuatı düzenlemelerine değinmekte yarar var.

2000 yılında yürürlüğe giren 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 69 uncu maddesinin 1 inci fıkrası şu şekilde düzenlendi: “Eşyanın ilgili rejime tabi tutulma şartlarının yerine getirilmesi ve eşyanın yasaklayıcı veya kısıtlayıcı önlemlere tabi olmaması kaydıyla, gümrük idareleri, tescilden sonra beyannamedeki bilgileri kontrol etmek veya belli hallerde kontrol etmeksizin, eşyayı teslim ederler. Ancak, beyannamenin incelenmesinin makul bir süre içinde tamamlanamadığı ve bu inceleme sırasında eşyanın hazır bulundurulmasına gerek olmadığı hallerde de eşya teslim edilir.”

Maddenin hükmü açıkça şunu söylüyor: “Saygıdeğer gümrük idaresi, keyfi nedenlerle eşyayı gümrüklü alanda bekletemezsin. Eğer eşya hakkında herhangi bir yasaklama veya kısıtlama yoksa, makul bir süre içinde işlemlerini bitir. Eğer makul bir süre içinde incelemelerin bitmeyecek ise ekonomik faaliyetleri aksatma ve eşyayı sahibine teslim et. Belge üzerindeki incelemelerini ve işlemlerini sonra tamamla.”

Doğrusunu isterseniz Türkiye’ye Avrupa Birliği Ortak Gümrük Kodu’ndan yansıtılan bu hüküm Türkiye’de bir devrim niteliğindedir. Ama bu hükmün ruhunun ne ölçüde benimsendiği hususu ayrı bir tartışma konusudur.

Daha ileri düzeyde yenilik içeren bir hüküm Gümrük Yönetmeliği’nin “diğer kurumlarca yapılacak kontroller” başlıklı 181 inci maddesinde yer alıyor. Maddenin 5/b bendi şöyle düzenlenmiş: “İlgili kurumların kendi mevzuatlarında düzenleme yapması şartıyla, (a) bendi kapsamında ilgili kurumlarca kontrolü yapılacak eşya, geçici depolama yeri ve antrepolarda, ilgili rejim hükümlerine göre gümrük mevzuatının öngördüğü yükümlülüklerin yerine getirildiği tarihi takip eden günden itibaren en fazla üç iş günü tutulabilir. Belirtilen sürenin takibinde, ilgili rejim hükümlerine göre gümrük mevzuatının öngördüğü yükümlülüklerin yerine getirildiği tarihin elektronik ortamda ilgili kuruma ve yükümlüye bildirildiği tarih esas alınır. Bu süre içinde ilgili kurum tarafından eşyanın gümrük işlemlerinin yapıldığı gümrük idaresine veya yetkilendirilmiş gümrük müşavirine herhangi bir bildirim yapılmaması durumunda, ithalatçı veya temsilcisinin talebi doğrultusunda gümrük gözetimi sona erdirilir. Aksi bildirilmesi halinde ise, ilgili kurum tarafından belirtilen süre kadar eşya üzerindeki gümrük gözetimi devam eder.”

Yani gümrük idaresi bu madde hükmüyle ilgili kuruma, “kontrolünü 3 gün içinde yaptın yaptın, yapamazsan eşyayı sahibine teslim ederim” diyor. Şüphesiz ki, ilgili kurumun, “bu eşya çevre kirliliği yaratacak nitelikte”, ya da “radyasyon saçıyor”, veya “silah veya patlayıcı yapımında kullanılacak” gibi genel geçer bir gerekçe ise işlemleri durdurma hakkı var. Önemli olan “keyfi geciktirme” nedenlerini ortadan kaldırmak.

Gelişmiş ekonomilerde artık gümrük kontrolleri bu yöntemle gerçekleştiriliyor. Tedarik zincirinde ciddi kesintilere neden olmamak adına, gümrük idarelerinin veya ilgili diğer kamu kuruluşlarının hudut kontrollerini belli bir süre içinde tamamlamaları, tamamlayamayacaklarını anladıklarında eşyayı sahibine teslim etmeleri bir “temel prensip” olarak benimsenmiş durumda. Böyle bir ihtiyaç ortaya çıktığında da denetimleri, “hudut kontrolleri” (gümrük kontrolleri) şeklinde değil, saha kontrolleri (yurtiçi kontroller) şeklinde yapmaları ilkesi genel kabul görüyor.

Diğer taraftan, “gümrük kontrolleri için süre” belirleyen mevzuat hükümleri de yakın tarihlerde ulusal mevzuatımıza yansıtıldı.

Gümrük Yönetmeliği’nin “Belge kontrolü” başlıklı 183 üncü maddesinin 2 nci bendi, “Beyanın kontrolü ile görevlendirilen memur, yaptığı inceleme sırasında beyanname ve ekli belgeler arasında ciddi bir farklılık tespit eder ve muayenenin yapılmasını gerekli görür ise sistem tarafından kendisine havale edilen tarih ve saat itibariyle en geç yirmidört saat içinde bu hususu idare amirine bildirir. Muayenenin idare amirince uygun görülmesi halinde, ilgili amir beyannameyi muayene ile görevli memura havale eder ve işlemler bu memur tarafından sonuçlandırılır. Muayenenin amirince uygun görülmemesi halinde ise, beyanın kontrolü için önceden görevlendirilen memur tarafından işlemlere kaldığı yerden devam edilir” hükümlerini içeriyor. Yani sarı hatta görevli muayene memuru incelediği beyannameyi keyfi olarak bekletemez, “bu eşya muayene edilmeli” diyorsa bunu günler sonra değil en geç 24 saat içinde idare amirine bildirmek durumunda. İdare amiri de talebi ya uygun bulur kırmızı hatta görevli muayene memuruna beyannameyi gönderir ya da sarı hattan işlemlerin tamamlanması yönünde talimat verir deniliyor.

Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliği’nin (GİKY’nin) “İhracatta yerinde gümrükleme izni kapsamı eşyanın gümrük işlemleri” başlıklı 67 nci maddesinin 4 üncü fıkrasında, “Üçüncü fıkra uyarınca ihracat eşyasının ihraç edilmeye hazır olduğunun beyan sahibince gümrük idaresine bildirilmesinden otuz dakika içerisinde beyanın hangi kontrol türüne tabi tutulacağı, gümrük idaresince beyan sahibine elektronik ortamda bildirilir.” denilmekte, 8 inci fıkrasında da, “Altıncı ve yedinci fıkralar uyarınca yapılacak muayene işlemi, dördüncü fıkra uyarınca yapılan kontrol türünün bildirimi müteakip azami üç saat içinde firmanın ihracatta yerinde gümrükleme izni kapsamı tesisine gidilerek başlatılır. Ancak eşyanın bulunduğu tesis için yetkilendirilen gümrük müdürlüğünün iş yoğunluğu veya mücbir sebeplerden ötürü bu sürenin ihracatta yerinde gümrükleme izin sahibinin eşyasının bulunduğu tesise gidilerek muayene yapılması için yeterli olmaması halinde, ilgili gümrük müdürü, gerekçesi belirtilmek suretiyle, süreyi uzatmaya yetkilidir. İhracatta yerinde gümrükleme izin sahibinden kaynaklanan sebeplerden dolayı yaşanan gecikmelerde bu fıkrada öngörülen ek süre dahil süre dikkate alınmaz. Muayene işleminin eşyanın muayene edileceğine ilişkin yapılan bildirimi müteakip üç saat içerisinde başlatılmayacak olması ve bu sürenin ilgili gümrük müdürü tarafından bu fıkrada belirtilen şartlar altında uzatılmış olması halinde, muayene işlemi en geç bir sonraki iş gününün başlangıcını takip eden üç saat içerisinde başlatılır” hükmüne yer veriliyor.

Yani idareye “ihracatta yerinde gümrükleme eşyasının belge kontrolüne mi fiziki kontrole mi tabi olacağına idare olarak yarım saat içinde karar verecek ve muayeneyi üç saat içinde tamamlayacaksın” talimatı veriliyor. Bu sürelere uyulamaması halinde “gerekçelerini belirterek ek süre alacaksın” deniliyor. Böylece, gümrük idaresi ihracatta yerinde gümrükleme eşyasını bir günden daha fazla bekletmeksizin işlemleri tamamlamak durumunda.

Aynı hüküm,  GİKY’nin “izinli gönderici yetkisi kapsamı eşyanın gümrük işlemleri” başlıklı 84 üncü maddesinin 10 uncu bendinde ve “izinli alıcı” hükümlerinin yer aldığı “Taşıma aracının mührünün kırılması ve izinli alıcı yetkesi kapsamında işlem gören eşyanın güvenli depolama alanına alınması” başlıklı 111 inci maddenin 3 üncü fıkrasında da yer alıyor.

GİKY’nin 104 üncü maddesi ile de “İzinli alıcı tesislerinde bulunan yetki kapsamı eşyaya ilişkin kontrol türü bildirim süresi” belirleniyor. Buna göre, “(1) Güvenli depolama alanında veya güvenli park alanında bulunan eşyanın ithal edilmek istenildiğinin gümrük idaresine bildirilmesini müteakip 115 inci madde uyarınca beyanın hangi kontrol türüne tabi tutulacağının gümrük idaresi tarafından izinli alıcıya bildirileceği azami süre sertifikayı düzenleyen bölge müdürlüğünce belirlenir. (2) Birinci fıkrada belirtilen süre iki saati geçemez. (3) Birinci fıkraya göre belirlenen sürede değişiklik yapılması durumunda, bu değişiklik izinde belirtilerek yetki sahibine bildirilir.” Aynı hüküm, GİKY’nin “İthalatta yerinde gümrükleme izni kapsamı eşyanın kontrol türü bildirimine ilişkin süre” başlıklı 128 inci maddenin ilk üç fıkrasında da yer alıyor.

Böylece, izinli alıcı güvenli depolama alanındaki eşyanın hangi hatta yönlendirileceği süreyi belirleme yetkisi gümrük müdürlüğüne değil bölge müdürlüğüne veriliyor ve bu sürenin iki saati geçemeyeceği hükme bağlanıyor.

Öte yandan, işlemlerini kolaylaştıran diğer bir düzenleme laboratuvar tahlilleri ile ilgili yönetmelik hükmü ile getiriliyor. Gümrük Yönetmeliği’nin “Laboratuvar tahliline tabi tutulacak eşya” başlıklı 196 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında hangi eşyanın laboratuvar tahliline gönderileceği belirtildikten sonra ek-23’te yer alan “Laboratuvar Tahliline Tabi Tutulacak Eşya Listesi”ne atıf yapan 2 inci fıkrasının (a) bendinde, “Birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerinde belirtilen eşyanın muayene ile görevli memura belge kontrolü için gelmesi halinde beyanname içeriği eşya laboratuvar tahliline gönderilmez. Ayrıca, ek-23’de yer alan listede bulunan eşyanın niteliği itibarıyla gümrük tarife istatistik pozisyonunun tespitinin mümkün olması halinde muayene ile görevli memurun eşyayı laboratuvar tahliline göndermesine gerek yoktur” hükmüne yer veriliyor. Yani memura “eşyanın GTİP’ini çıplak gözle tespit edebiliyorsan analiz için laboratuvara gönderme” talimatı veriliyor.

2 nci fıkranın (b) bendinde ise “Birinci fıkranın (a) bendinde belirtilen eşya hariç, ithalinde süreklilik bulunan, göndericisi, alıcısı ve menşei aynı eşyanın, özelliklerini belirleyici belgelerinde ve bu belgeler ile eşya üzerinde bulunan ayırt edici ibarelerde farklılık bulunmaması ve beyanname tescil tarihi itibarıyla en fazla bir yıl öncesine dayanan tahlil raporunun tarih ve sayısının beyannamenin 44 no.lu kutusunda beyan edilmesi halinde, daha önce yapılan tahlile itibar edilerek yeniden laboratuvar tahliline gönderilmez. Ancak bilgisayar sistemi tarafından beyanın kontrolü türünün kırmızı hat tam muayene olarak belirlenmesi halinde, yükümlünün bu kolaylıktan yararlanmasına izin verilmez” hükmü yer alıyor.

Böylece sürekli aynı kimyasalları getiren ve üretime sokan işletmelerin işlemleri kolaylaştırılıyor. Risk analizlerinin yönlendirmelerine ise sadık kalınıyor.

Bakanlık tarafından “akredite laboratuvar” olarak yetkilendirilen laboratuvarlarda yapılan analizler için böyle bir kolaylık öngörülmemiş iken, 01.04.2020 tarihli 31086 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile  196 ıncı maddenin 2 inci fıkrasına eklenen (d) bendi ile “(b) bendinde belirtilen özellikleri taşıyan eşyanın tahlilinin gümrük laboratuvarında yapılamaması sebebiyle 201 inci maddenin birinci ve ikinci fıkraları kapsamında uygun görülen gümrük laboratuvarı dışındaki akredite laboratuvarlarda yaptırılması halinde, bu laboratuvarlarca düzenlenmiş olan ve beyanname tescil tarihi itibarıyla en fazla bir yıl öncesine dayanan tahlil raporlarına itibar edilerek, eşya yeniden laboratuvar tahliline gönderilmez. Ancak bilgisayar sistemi tarafından beyanın kontrolü türünün kırmızı hat tam muayene olarak belirlenmesi halinde, yükümlünün bu kolaylıktan yararlanmasına izin verilmez” hükmü mevzuata girmiş oluyor.

Küresel ekonomi modelinin önemli bir aktörü olabilmek için sistemin dayattığı bu düzenlemeleri, şu başlıklar altında gümrük idarelerine yönelik slogana dönüştürebiliriz:

  • Kanundaki süreler yalnız gümrük yükümlüleri için değil senin için de bağlayıcıdır.
  • Devletin hakkını koruma girişimin ekonomiyi baltalama aracına dönüşmemelidir.
  • Kamunun hakkını koru, ama ticaret erbabını da gereksiz işlemlerle bezdirme.
  • Farklı sonuç doğurmayan tekrar işlemlerden kaçın.
  • İşletmeler için zaman kaybının para kaybı olduğunu unutma.