Blog

Küresel Ekonomi Yumuşak İnişe Geçiyor, Fakat Riskler Devam Ediyor

Küresel Ekonomi Yumuşak İnişe Geçiyor, Fakat Riskler Devam Ediyor
Küresel Ekonomi Yumuşak İnişe Geçiyor, Fakat Riskler Devam Ediyor

Bulutlar dağılmaya başlıyor

Küresel ekonomi, enflasyonun istikrarlı bir şekilde düşmesi ve büyümenin devam etmesiyle yumuşak zemine doğru inişe geçiyor. Fakat genişlemenin hızı yavaş kalmaya devam etse de önümüzdeki dönemde dalgalanmalar olabilir. 

Talep ve arz faktörlerinin başlıca, ekonomileri desteklemesi, küresel faaliyetlerin geçen yılın ikinci yarısında direnç göstermesine neden olurken, talep tarafında daha güçlü özel sektör ve kamu harcamaları, sıkı parasal koşullara rağmen, faaliyetini sürdürmeye devam etmiştir. Arz tarafında ise, işgücüne katılımın artması, tedarik zincirlerinin iyileşmesi ve jeopolitik belirsizliklere rağmen enerji ve emtia fiyatlarının ucuzlaması etkili olmuştur.

Ebette bu dayanıklılık devam edecektir. Fakat temel tahminlere bakıldığında, küresel büyümenin bu yıl yüzde 3,1'de sabit kalacağı öngörülürken, ekim tahminlerine göre 0,2 puanlık bir artışla gelecek yıl yüzde 3,2'ye yükseleceği düşünülüyor.

Önemli farklılıklar devam etmektedir. Sıkı para politikasının ekonomiyi etkilemeye devam ettiği Amerika Birleşik Devletleri’nde ve zayıf tüketim ve yatırımın faaliyetlerinin baskı oluşturmaya devam ettiği Çin'de, daha yavaş bir büyüme bekleniyor.  Euro bölgesinde ise, yüksek enerji fiyatları ve sıkı para politikasının talebi kısıtladığı zorlu bir 2023'ün ardından, faaliyetlerin bir miktar toparlanması beklenirken, Brezilya, Hindistan ve Güneydoğu Asya'nın büyük ekonomilerinde hızlanan büyüme ile diğer pek çok ekonominin büyük direnç göstereceği düşünülüyor.

Enflasyon düşmeye devam ediyor. Arjantin hariç tutulduğunda, küresel manşetler enflasyonun bu yıl ekim tahminlerine göre (yine Arjantin hariç) 0,4 puanlık bir düşüşle yüzde 4,9'a gerileyeceği düşünülüyor. Volatil gıda (Volatilite, finansal piyasalarda belirli bir ürünün belirli bir zaman içerisinde fiyatında yaşanan oynaklık) ve enerji fiyatları hariç tutulduğunda ise, çekirdek enflasyon düşüşe geçerken, gelişmiş ekonomiler için manşet ve çekirdek enflasyon bu yıl ortalama yüzde 2,6 civarında olacağı ve merkez bankalarının da enflasyon hedeflerine yakın seyredeceği öngörülüyor.

Grafiği Görmek için Tıklayınız

Parasal sıkılaştırma tipik olarak ekonomik faaliyeti baskılayarak işlediğinden, ilgili sorunun para politikasının, eğer varsa, nasıl bir rol oynadığıdır? Bu sorunun yanıtı, para politikasının iki ek kanal üzerinden işlediğini göstermektedir. Birincisi, sıkılaştırmanın hızlı temposu, insanları ve şirketleri yüksek enflasyonun, yerleşmesine izin verilmeyeceğine ikna etmeye yardımcı oldu. Bu da enflasyon beklentilerinin sürekli yükselmesini engelleyerek, ücret artışını azaltmaya yardımcı olmuş ve ücret-fiyat spirali riskini azaltmıştır. İkinci olarak da sıkılaştırmanın alışılmadık şekilde senkronize olması dünya enerji talebini düşürerek manşet enflasyonunu doğrudan azaltmıştır.

Grafiği Görmek için Tıklayınız

Ancak belirsizlikler devam ediyor ve merkez bankaları şimdi iki taraflı risklerle karşı karşıya. Zor kazanılmış birçok kredibilite kazanımını geri alacak ve enflasyonda bir toparlanmaya yol açacak erken bir gevşemeden kaçınmak gerekiyor. Ancak inşaat sektörü gibi faiz oranına duyarlı sektörlerde zorlanma işaretleri artarken, kredi faaliyetlerinin belirgin bir şekilde azaldığı görülüyor. Zaman içinde parasal normalleşmeye yönelmek de aynı derecede önemli olacaktır, zira enflasyonun düşme yolunda olduğu pek çok gelişmekte olan piyasa, bunu yapmaya başladı bile. Bunu yapmamak büyümeyi tehlikeye atacak ve enflasyonun hedefin altına düşmesi riskini doğuracaktır. Bu anlamda enflasyonun daha çok talep kaynaklı olduğu ABD'nin, birinci kategorideki risklere odaklanması gerekirken, enerji fiyatlarındaki artışın orantısız bir rol oynadığı euro bölgesinin daha çok ikinci riski yönetmesi gerekiyor. Tabi her iki durumda da yumuşak iniş yolunda ilerlemek kolay olmayacaktır.

Önümüzdeki en büyük zorluk, artan mali risklerle mücadele etmektir. Çoğu ülke pandemi ve enerji krizinden yüksek kamu borcu seviyeleri ve borçlanma maliyetleriyle çıktı. Bu nedenle kamu borcunun ve açıklarının azaltılması, gelecekteki şoklarla başa çıkabilmek açısından alan açacaktır. Bu bağlamda gelişmekte olan piyasalar, kısmen iyileştirilmiş parasal ve mali çerçeveler nedeniyle beklenenden daha güçlü büyüme göstermiş ve istikrarlı dış dengeler ile oldukça dirençli bir hale gelmiştir.  Ancak yine de ülkeler arasındaki politika farklılıkları sermaye çıkışlarını ve kur oynaklığını tetikleyebilir. Bu durumda, Entegre Politika Çerçevesi doğrultusunda daha güçlü tamponlar gerekmektedir.

Mali konsolidasyonun ötesinde, odak noktası orta vadeli büyümeye dönmelidir. Önümüzdeki yıl küresel büyümenin yüzde 3,2 ile tarihsel ortalamanın oldukça altında kalacağı tahmin ediliyor. Dolayısıyla iklim geçişi, sürdürülebilir kalkınma ve yaşam standartlarının yükseltilmesi gibi dünyanın birçok yapısal zorluğunu ele almak için daha hızlı bir tempoya ihtiyaç var.

Araştırmalar; yönetişim, iş düzenlemeleri ve dış sektör reformu gibi ekonomik faaliyetin önündeki en bağlayıcı kısıtları hafifleten reformların, gizli verimlilik kazanımlarını açığa çıkarmaya yardımcı olabileceğini gösteriyor. Bu nedenle daha güçlü bir büyüme, (örneğin, yükselen ve gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç duyduğu düşük karbonlu teknoloji ürünleri de dahil olmak üzere) ancak farklı jeopolitik bloklar arasındaki ticaret akışını engelleyen ticari engellerin kaldırılması ve jeo-ekonomik parçalanmanın sınırlandırılması ile mümkün olabilir.

Grafiği Görmek için Tıklayınız

Bunun yerine yapılması gereken, ekonomilerimizin daha fazla birbirine bağlı kalmak için çaba göstermesidir. Ancak bu şekilde ortak öncelikler üzerinde birlikte çalışılabilir. Bu bağlamda çok taraflı iş birliği, küresel sorunların ele alınması konusunda en iyi yaklaşım olmaya devam ederken, fonların daimî kaynaklarının kısa bir süre önce yüzde 50 oranında arttırılması için kaydedilen ilerlemeler de memnuniyetle karşılanmaktadır.

 

Diğer İçerikler