BİR BİLENE SORDUK

GÜMRÜK VE DIŞ TİCARETTE BEKLENTİLER…

UGM

Remzi AKÇİN
UGM Yönetim Kurulu Başkanı 

Gümrük ve dış ticaret alanındaki en büyük beklenti Avrupa Birliği (AB) üyeliğidir. Türkiye’nin 1963 yılında başladığı bu süreçte son aşama olan Gümrük Birliği (GB) Anlaşması, 1996 yılında uygulanmaya başlanmış; ancak o günden bu yana bir sürü sorun ve gelişme ortaya çıkmıştır. AB üyeliğiyle sona erecek olan GB’nin mevcut haliyle yürütülmesinde zorluklar yaşanmaktadır. 15 Aralık 2021 tarihinde AB Konseyi tarafından “üyelik müzakerelerinin dondurulmuş olarak kalmasına” karar vermesi nedeniyle zaten yürümeyen müzakereler dondurulmuştur. 

“Dünya küçük bir köydür” söyleminin merkezinde yer alan “küreselleşme” veya “globalizm”; sadece ekonomik değil toplumsal, kültürel ve politik alanlarda da ülkelerin bütünleşmesini ifade eder. 

KÜRESELLEŞME (GLOBALİZM)

Milenyum çağının başlangıcında; özellikle ekonomik anlamda küreselleşme konusunda güçlü bir rüzgâr oluştu ve bu rüzgâr 20 yıl devam etti diyebiliriz. 11 Eylül olaylarının yaşandığı 2011 sonrasında ABD’nin dış ticarete sadece güvenlik açısından bakıp gümrük vergisinin koruma etkisini göz ardı etmesi ve Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) üye olması bir araya gelerek, ABD-Çin dış ticaretinin ABD aleyhine sürekli olarak artmasına sebep oldu. Sürecin başlangıcında ABD şirketleri Çin’in ucuz iş gücü ve üretim imkânını kullanarak burada ürettirdikleri ürünleri kendi ülkelerine bile getirmeden doğrudan dünyaya satarak tatlı karlar elde ederken, Çin üretimden kaynaklanan gücünü ve teknolojik deneyimini markalara dönüştürerek ABD’ye rakip olmaya başladı. “Tüccar Başkan” olan Donald Trump bu duruma seyirci kalamadı ve globalizmin çöküşünü başlattı. Doğal olarak bu tavır DTÖ’nün kurallarına uygun değildi ama oyun kurucunun başkaldırışına DTÖ’nün gücü yetmedi. 

Peşinden Arap baharı geldi. Arap baharı Irak, Libya ve Suriye’yi yerle bir etti. Özellikle Suriye, ülkelerin güç gösterisi sahasına dönüşünce göçmen krizi patlak verdi. Sonrasında Afganistan da eklenince, göçmenleri ülkelerine sokmak istemeyen ülkelerde milliyetçilik akımı güçlendi.

Bu süreçte üç yıl boyunca Covid-19 pandemisi yaşandı ve fiilen uluslararası ticaret işlemez duruma geldi. “Herkes kendi başının çaresine baksın anlayışı”, globalizme bir darbe daha vurdu.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi pandemi sonlanmadan Ukrayna-Rusya Savaşı patlak verdi. Özellikle tahıl ve enerjide dünya tedarik sorunuyla karşı karşıya kaldı. Yaptırımların ardı arkası kesilmedi. Dünya ikiye bölündü.

TÜRKİYE’NİN BATI DÜNYASIYLA ARASININ AÇILMASI

Bu süreçte Türkiye’nin Batı dünyasıyla arası açıldı. ABD’nin Orta Doğu politikası, F-16 ambargosu, Avrupa Birliği’nin (AB) Gümrük Birliği’nin (GB) güncellenmesine yanaşmaması ve 15 Aralık 2021 tarihinde, AB Konseyi tarafından “Türkiye ile üyelik müzakerelerinin dondurulmuş olarak kalmasına” karar vermesi ile hem ABD hem de AB ile ilişkiler bozuldu. 

Bu sürecin yabancı yatırımın ülkeye gelişini zayıflatması nedeniyle, ülkeye döviz girişinde azalma yaşandı. Seçim ekonomisi uygulanması yüzünden dövize fiili müdahaleler arttı. Genelinde ekonomi, özelinde ise dış ticaret için seçim sonrasına umut bağlandı, seçim sonucu milat olarak görülmeye başlandı.

EKONOMİDE BEKLENTİLER

Gerek pandemi, savaş ve göç gibi dışsal faktörler gerekse ölüm kalım meselesi haline dönüştürülen seçim sürecinden kaynaklanan içsel faktörler, Türkiye ekonomisini derinden etkiledi. Sadece etkilemekle kalmadı, ekonominin kendi yapısıyla oluşturulması gereken dengeye fiili müdahaleler yapılması sonucunda yapısal sorunlar ortaya çıktı.

Bir sorunun çözümü öncelikle sorunu kabul etmek, sonrasında ise akılcı çözüm yolu aramaktan geçer. Bizim “başlamak, bitirmenin yarısıdır” diye bir atasözümüz var. Önemli olan sorunun varlığını kabul etmek ve çözüm aramaktır. Bu açıdan bakıldığında Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanan Mehmet Şimşek’in ilk açıklamalarını mercek altına aldığımızda, sorunun tespit edildiğini şu iki başlık bile göstermektedir:

“- Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeceği kalmamıştır. Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi, özlenen refaha ulaşmamızda anahtar olacak.

- Önümüzdeki dönemde şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacak.”

Türkiye seçimini 24 Ocak Kararları ile 1980 yılında yapmıştır. Dünya ile bütünleşen ve uluslararası normlara uygun politika izlemek zorundadır. Bunu ne kadar başarabiliriz zaman gösterecek.

TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİ…

Gümrük ve dış ticaret alanındaki en büyük beklenti (belki de hayal demek gerekiyor) AB üyeliğidir. Türkiye 1963 yılında başladığı bu süreçte 1996 yılında Gümrük Birliği’ne başlayarak son aşamaya gelmiş; ancak 15 Aralık 2021 tarihinde AB Konseyi tarafından “üyelik müzakerelerinin dondurulmuş olarak kalmasına” karar vermesi nedeniyle zaten yürümeyen müzakereler dondurulmuştur. Doğal olarak ilk ve en önemli beklenti, müzakerelerin tekrar başlatılması ve sonuçlanarak Türkiye’nin AB üyesi olmasıdır. Bugüne kadar yaşanan gelişmeler, bunun olmayacağı yönünde.

Üyelik yolunda son aşama olan Gümrük Birliği Anlaşması 1996 yılında uygulanmaya başlanmış; ancak o günden bu yana bir sürü sorun ve gelişme ortaya çıkmıştır. AB üyeliğiyle sona erecek olan Gümrük Birliği’nin mevcut haliyle yürütülmesinde zorluklar yaşanmaktadır. Bunun çözümü amacıyla, 2014 yılından bu yana GB’nin güncellenmesine çalışılmaktadır. Ancak hala yeterli bir mesafe alınamamıştır. Yeni dönemden beklentilerden birisi de GB’nin güncellenmesidir.

GÜMRÜK KANUNU TASARISI

Bugün yürürlükte bulunan 19.11.2019 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu, Avrupa Birliği Gümrük Koduyla uyumlu olarak hazırlandı. AB, 2008 yılında Topluluk Gümrük Kodu’nu yeniden düzenlemiş, bu değişiklikler 2009 yılında Gümrük Kanunu’na yansıtılmıştı. AB, 2013 yılında gümrük işlemlerinin tamamının kâğıtsız ortamda yürütülmesi esasına dayanan Topluluk Gümrük Kodu’nu yürürlüğe koymuş, ancak bazı basitleştirmelerin uygulanabilmesi için gereken üye ülkelerin elektronik altyapısının hazırlanmasına yönelik süre uzatımı yapılmıştı. Bu koda uygun Gümrük Kanunu tasarısı hazırlanmasına 2016 yılında başlamış, 2019 yılında taslak son halini almış; ancak TBMM gündemine gelememiştir. Beklentiler birisi de Gümrük Kanunu’nun yasalaşmasıdır.

AB GÜMRÜK REFORMU…

AB Gümrük Birliği’nin 1968 yılında kurulmasından bu yana en kapsamlı ve iddialı değişiklik önerisi “AB Gümrük Reformu” adı altında 17 Mayıs 2023 tarihinde AB Komisyonu tarafından açıklandı. Reform paketinin, AB gümrüklerinin, e-ticaret başta olmak üzere artan ticaret hacmi, sınırda kontrol yapılmasını gerektiren AB standartlarının sayısındaki artış (zorla çalıştırma, ormansızlaşma ve sınırda karbon düzenleme mekanizması gibi), değişen jeopolitik gerçeklikler ve kriz dönemlerinde artan baskılar gibi sorunlarına cevap vermek üzere hazırlandığı açıklandı. Dijital dönüşümü odağına oturtan bir anlayışla hazırlanan reform paketi kapsamında, külfetli gümrük işlemlerinin azaltılması ve ithalat denetiminde veri odaklı ve daha akıllı bir yaklaşım getirmesi öngörülmektedir.

Ülkemizde ise, dış ticaret açığının artmasının önlemesi ve döviz talebinin kısılması amacıyla, daha çok fiziki denetime dayalı DTÖ normlarından daha fazla mali yük getiren uygulamalar son dönemde daha da artmıştır. AB reformuna paralel olarak, veriye dayalı ithalat işlemlerinin yaygınlaştırılarak külfetli gümrük işlemlerinin azaltılması beklenmektedir.