Rıza Mehmet KORKMAZ
UGM Genel Müdürü
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze, kamu idaresinin yapısında dönemin ihtiyaçlarına ve dinamiklerine göre zaman zaman değişiklikler olmuştur. Bu çerçevede son köklü değişiklik de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle birlikte yaşanmıştır.
24 Haziran 2018 de yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucunda yürürlüğe giren Anayasa hükümlerine göre Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu kaldırılmış; yürütme görevi Cumhurbaşkanına verilmiş; bakanlıklar da Cumhurbaşkanına bağlanmıştır. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanmakta ve görevden alınmaktadır. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Anayasanın 81 inci maddesinde yazılı şekilde TBMM’nde and içererek göreve başlamakta; şayet TBMM üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona ermektedir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde; Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenmektedir. Bu kapsamda, 30474/10.07.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle, Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı şeması aşağıdaki şekilde oluşturulmuştur.
Bakan, bakanlık kuruluşunun en üst amiri olup, bakanlık icraatından ve emri altındakilerin faaliyet ve işlemlerinden sorumlu, bakanlık merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatı ile bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların faaliyetlerini, işlemlerini ve hesaplarını denetlemekle görevli ve yetkilidir. Bakanlar, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanımı amacıyla, bakanlık hizmetlerini mevzuata, Cumhurbaşkanının genel siyasetine, Cumhurbaşkanı karar ve talimatlarına, kalkınma planlarına ve yıllık programlara uygun olarak yürütmekle, bakanlığın faaliyet alanına giren konularda diğer bakanlıklarla işbirliği ve koordinasyonu sağlamakla görevli ve Cumhurbaşkanına karşı sorumludurlar.
1. TİCARET BAKANLIĞI’NIN YAPISI VE GÖREVLERİ
1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 441-473 ncü maddeleriyle; daha önce Ekonomi Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Genel Müdürlüklerden Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü ve Ekonomik Araştırmalar ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü hariç diğer genel müdürlükler ile daha önce Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren 9 genel müdürlüğün katılımıyla toplam 14 genel müdürlükten oluşan Ticaret Bakanlığı kurulmuştur. Ardından 30651/10.01.2019 sayı-günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 27 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Bakanlık’ta bazı genel müdürlükler birleştirilirken(Tasfiye Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Risk Yönetimi ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü ile Esnaf Sanatkarlar Genel Müdürlüğü, AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü ile Anlaşmalar Genel Müdürlüğü), 4 yeni Genel Müdürlük (Personel Genel Müdürlüğü, Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Dış Temsilcilikler ve Uluslararası Etkinlikler Genel Müdürlüğü, Ticaret Araştırmaları Genel Müdürlüğü) kurulmuştur.
Böylelikle Ticaret Bakanlığı’nın bu yeni yapısında ana hizmet birimleri böylelikle şu şekilde oluşmuştur.
a) İhracat Genel Müdürlüğü,
b) İthalat Genel Müdürlüğü,
c) İç Ticaret Genel Müdürlüğü,
ç) Gümrükler Genel Müdürlüğü,
d) Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü,
e) Dış Temsilcilikler ve Uluslararası Etkinlikler Genel Müdürlüğü,
f) Serbest Bölgeler, Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel Müdürlüğü,
g) Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü,
ğ) Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü,
h) Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü,
ı) Ticaret Araştırmaları Genel Müdürlüğü,
i) Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü,
j) Risk Yönetimi, Tasfiye ve Döner Sermaye Genel Müdürlüğü,
k) Personel Genel Müdürlüğü,
l) Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
m) Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı,
n) Strateji Geliştirme Başkanlığı,
o) Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı,
ö) Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı,
p) Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği,
r) Özel Kalem Müdürlüğü,
Ticaret Bakanlığı taşra örgütlenmesi de, 3 ana bacakta kurgulanmıştır:
- İç ticaretle ilgili birimlere ilişkin hizmetlerden sorumlu, 81 ilde kurulu, İl Ticaret Müdürlükleri,
- Dış ticaret ve gümrük işlemlerinden sorumlu, 18 bölgede kurulu, Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlükleri,
- Serbest bölgelerdeki işlemlerden sorumlu, 18 yerde kurulu, Serbest Bölge Müdürlükleri.
Bakanlığa bağlı ve ilgili kuruluşlar ise Rekabet Kurumu, Türk Eximbank ve Helal Akreditasyon Kurumu olarak belirlenmiştir.
2.TİCARET BAKANLIĞININ KURULUŞ GEREKÇELERİ VE BAŞARI SAĞLANAN NOKTALAR
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilirken yapılan tartışmalarda, Parlamenter Sistemin en önemli eksiklikleri olarak;
- Siyasi istikrarsızlığa yol açması,
- Kuvvetler ayrılığı ilkesi yeterince net bir biçimde belirlenmediği için, yasama ve yürütme organları arasındaki uyumsuzlukta sistemin tıkanması, denge ve denetlemenin yeterince tesis edilememesi,
- Yürütmede çift başlı bir yönetime yol açması; halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanının, yürütme yetkisini başbakan ve bakanlar ile paylaşması nedeniyle yetki kargaşasının doğması,
- Meclis dengelerine bağlı hükümetlerin bürokrasiye egemen olmakta zorlandığı parlamenter sistemde, karar alma mekanizmaların ağır işlemesi; bu durumun da bürokratik oligarşiyi körüklemesi,
- Devlette iş ve işlemlerin ağır süreçlerle sonuçlanması, etkinliğin olmayışı,
- Hantal yapı nedeniyle ülkenin rekabet gücünü düşürmesi,
- Hesap verebilirlikteki eksiklikler,
- Dublikasyonlar ve çok sayıdaki unvan ve hiyerarşik kademeler nedeniyle yükselen maliyetler,
gibi kimi gerekçeler dile getirilmiş ve bu tür sorunların aşılması için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir çare olarak ortaya konulmuştu.
Ekonomi Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlıklarının tek bir bakanlık çatısı altında birleştirilmesindeki temel gerekçe ise, iç/dış ticarette karar alıcı birimlerle(Ekonomi Bakanlığı) uygulayıcı birimlerin (Gümrük) bir araya getirilmesi ve böylelikle işlemlerde verimlilik, hız ve etkinlik sağlanarak ülke ihracatının ciddi ölçekte artırılması, dış ticaret açığının önlenmesi, iç/dış ticaretin geliştirilmesi, rekabet gücünün artırılması, sürdürülebilir büyümenin sağlanmasıydı.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011 yılında kamuoyuyla paylaştığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100 ncü yılında, ülkemizin 2 trilyon dolar GSMH ve 1 trilyon dolar dış ticaret hacmi ile dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alma hedefinin ana itici güçlerinden birisi de, konulan 500 milyar dolar hedefle şüphesiz ki ihracattı.
İhracata dayalı büyüme modeli içerisinde, ülkemiz ihracatının istenilen seviyelere getirilebilmesi için devlet örgütlenmesinde etkinlik arayışları sonucunda Ticaret Bakanlığı’nın yeni yapısı doğdu. İhracatı geliştirmeye yönelik alınan yeni kararlar, tedbirler ve kurulan sistemlerin; uygulama alanları olan gümrüklerde doğru biçimde hayata geçirilebilmesi ve varsa sorunların ilk anda tespitiyle çözümü yönünde gerekli tedbirlerin alınabilmesi için uygulayıcı ve karar verici birimler bir araya getirildi.
Ticaret Bakanlığı’nın kuruluşunda verilen görevlerle;
- Ülkemizin dünya ticaretinden aldığı payın artırılması,
- Mal ve hizmet ihracatının geliştirilmesi,
- Sürdürülebilir ihracat artışını sağlamak üzere ihracatın pazar ve ürün çeşitliliğini genişletmeye yönelik gerekli tedbirlerin alınması ve buna yönelik destek yöntemlerinin geliştirilmesi ve uygulanması,
- İthalatın ülke ekonomisinin yararına gerçekleştirilmesi ve yerli sanayinin korunması ile ilgili gerekli tedbirleri almak ve ticaret politikası savunma araçlarının uygulanması,
- Ülke kalkınmasında yabancı sermayeden beklenen katkıların sağlanması ve yönlendirmek amacıyla gerekli tedbirlerin alınması,
- Türkiye’nin bölgesinde ticaret ve yatırım için bir cazibe merkezi haline dönüştürülmesi,
- Dış ticaret işlemlerindeki maliyetlerin azaltılması,
- Ülkemizin rekabet gücünün artırılması,
- Ticaretin kolaylaştırılması ve bu bağlamda işlemlerin süreçlerinin kolaylaştırılarak hızlandırılması,
- Gümrüklerde bekleme sürelerin azaltılması,
- Gümrük hizmetlerinin süratli, etkili, verimli, belirlenmiş standartlara uygun şekilde yürütülmesinin sağlanması,
- Şeffaflığın ve hesap verebilirliğin artırılması, yolsuzlukla ve kaçakçılıkla etkin mücadele edilmesi,
- Tedarik zinciri güvenliğinin sağlanması,
- Tüketici haklarının etkin ve evrensel kabul görmüş standartlarda korunması,
- Küçük ve orta boy işletmelerin desteklenerek ihracatçıya dönüşmelerinin sağlanması,
- Dış ticarete konu ürünlerimizin güvenliğinin, mevzuata ve standartlara uygun olmasının sağlanması; ticarette teknik engellerin önlenmesi,
- Ülkemizin ticaret ve gümrük hizmetlerine ilişkin ana politikalarında etkinliğin artırılması ve ekonomik faaliyetlerin dış ticarete dönük yapılandırılması için kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla teknoloji ve girişimcilik odaklı proje, bilimsel çalışma ve eğitim alanında işbirliği yapılması,
şeklinde bir dizi hedef ortaya konulmuştu. Bu hedefleri gerçekleştirme noktasında son bir yılda neler yapıldı? Hedeflerde ne kadar başarı sağlandı? Bu konuyu aşağıdaki ana hatlarıyla irdelemek mümkündür.
Dış Ticaret Maliyetlerinin ve Bekleme Sürelerinin Azaltılması : Dış ticaret işlemlerinde son bir yılda işlem maliyetlerinin azaltılması noktasında nasıl bir performans sergilendiğine ilişkin en objektif ve sağlıklı verilere, Dünya Bankası’nın her yıl yayımladığı ve ülkelerde iş yapma kolaylıklarının ölçüldüğü Doing Business (iş Ortamı) Raporlarında bulmak mümkündür.
Dünya Bankası Doing Business 2019 Raporuna göre;
-Ülkemizde ihracatta belge hazırlama süresi bir önceki yıl 5 saat iken, 2019 yılında 4 saat (OECD ülkelerinde ortalama 2,4 saat) olmuştur.
-Gümrükleme süresi ise, bir önceki yıl ile aynı şekilde ortalama 16 saat olarak gerçekleşmiştir.(OECD ülkelerinde ortalama 12,5 saat).
-İhracatta dokümantasyon giderleri(belge hazırlama maliyeti) 2018 yılında 87 $ iken, 2019 yılında 55 $ maliyetle (OECD ülkelerinde ortalama 35,2 $) yapılabilmiştir.
-Sınırdaki dış ticaret/gümrükleme işlemleri ise, 2018 yılında 387 $ maliyetli iken 2019 yılında ortalama 358 $ maliyetle(OECD ülkelerinde bu rakam ortalama 139,1; Avrupa ve Merkezi Asya ülkelerinde ise ortalama 157,7 $) gerçekleştirilir hale gelmiştir.
-Sonuçta her bir ihracat işlemi başına, 2019 itibarıyla 413 $ tutarında bir maliyet söz konusu olmuştur.
Raporda bu giderlerin alt kırılımlarına da yer verilmektedir. 413 $ tutarındaki giderin yalnızca 48 dolarını gümrükleme masrafları oluştururken, 290 dolarını ise liman/sınırdaki diğer giderlerin( tahmil, tahliye, ardiye, tartım, harçlar vd.) oluşturduğu görülmektedir.
İthalatta ise;
- Belge hazırlama süresi 2018 yılında 11 saat iken, 2019 yılında ortalama 3 saate düşmüştür.
- Gümrükleme süresi ise 2018 yılında 41 saat iken, ortalama 11 saat olarak gerçekleşmiştir.
- İthalatta dokümantasyon giderleri ortalama maliyeti 2018 yılında 142 $ iken, 2019 yılında 80 $’a düşmüştür.
- Gümrükleme işlemleri maliyeti ise 2018 yılında 655 $ iken, 2019 yılında ortalama 46 $ olarak gerçekleşmiştir[1].
Böylelikle Türkiye, ithalat ve ihracatta gümrükleme işlemleri açısından 2018 yılında 79,71 puanla 71 nci sıradayken; 2019 yılında büyük bir sıçrama yaparak 90,27 puanla, bu alanda 190 ülke arasında 42 nci sırada yer bulmuştur[2]. Komşumuz Bulgaristan ise 97,41 puanla 21 nci sırada yer almaktadır.
Türkiye’nin gümrükleme işlemlerinde kat ettiği bu başarının altında, son dönemde gümrük işlemlerinde gerçekleştirilen önemli projeler ve kolaylaştırmalar yatmaktadır. Bu bağlamda; gümrüklerin dijitalleştirilmesi ve ticaretin kolaylaştırılması amacıyla “Tek Pencere Sistemi” ile dış ticarete konu eşya için gerekli tüm bilgi ve belgelerin, tek bir başvuru noktasında sunulması sağlanmış; 2019 yılı itibarıyla, 17 kurum tarafından düzenlenen 126 belge Tek Pencere Sistemine alınmıştır. Konteyner ve Liman Takip Sistemi ve Liman Tek Pencere Sistemi ile liman işlemlerinin daha sade, kağıtsız ortamda, daha hızlı ve daha güvenli yapılması yönünde büyük yol kat edilmiştir. İthalat ve ihracat işlemlerinin hangi aşamada olduğuna dair dış ticaret erbabına anlık bilgi sunan GET-APP Programı da, işlemlerde büyük kolaylık ve süreçleri takip imkanı getirmiştir. Yine Gümrüklerde hayata geçirilen; Varış Öncesi Gümrükleme Projesi, Tek Durak Projesi, Menşe İspat ve Dolaşım Belgelerinin Elektronik Ortamda Düzenlenmesi, Uzlaşma İşlemlerinin Elektronik Ortamda Takibi, TIR Sistemine Kabul İşlemlerinin Otomasyonu, Posta İşlemlerinde Gümrük Beyan Sisteminin Devreye Alınması, Özel Fatura Gümrük İşlemlerinin Elektronikleştirilmesi, Gümrüksüz Satış Mağazaları İşlemlerinin Elektronikleştirilmesi, Teminat Mektuplarının Elektronik Teyidi ve Takibi, Kamu Laboratuvarlarında Mükerrer Analizlerin Önlenmesi Projesi, NCTS Sistemine Entegrasyon, Taşıt Ön Beyan Sistemi, Dış Ticarette Risk Esaslı Kontrol Uygulaması (TAREKS), Yetkili Gümrük Müşavirliği Sistemi, Nakit Kontrol Programı, Gemi Takip Programı, Gecikme Faizi Hesaplama Programı, Serbest Bölgeler Bilgi Sistemi (SEBİS), Bağlayıcı Tarife Bilgisi E-Başvuru Sistemi, Yükümlü Kayıt ve Takip Sistemi, Fikri Sınai Mülkiyet Haklarının Gümrükte Korunmasına Yönelik e-başvuru Sistemi, GÜVAS(Gümrük Veri Ambarı Sistemi), Telafi Edici Vergi Programı, Dahilde İşleme Rejimi DIR-TCGB Takip Programı gibi bir çok modern uygulama ve proje ile bugüne değin dijitalleşmede önemli adımlar atılmıştır.
Bütün bu uygulamalar ve projeler meyvesini vermiş ve gümrüklerde sağlanan gelişmeler sayesinde ülkemiz 2019 yılı Doing Business (İş Ortamı Raporu )– İş Yapma Kolaylığı Endeksinde; genel sıralamada da önceki yıla göre 17 basamak ilerleyerek 74,33 puanla 43. sırada yer almıştır. Yine de sıralamada gerilerde olduğumuz ve daha iyi performans göstermemiz gerektiği de açıktır.
İhracatın Geliştirilmesi ve dış ticaret açığının önlenmesi: İhracat performanslarına göz atıldığında; Türkiye'nin ihracatının, 2018'de bir önceki yıla göre yüzde 7 artarak 168 milyar 23 milyon dolara yükseldiği, ithalatının yüzde 4,6 azalarak 223 milyar 39 milyon dolara gerilediği; dış ticaret açığının, 2018 yılında yüzde 28,4 düşerek 55 milyar 16 milyon dolar olarak gerçekleştiği görülmektedir.
2019 yılı Ağustos ayı itibarıyla ilk 8 aydaki ihracatın, Genel Ticaret Sistemi'ne (GTS) göre yüzde 2,9 artış ile 117,3 milyar dolara ulaştığı; son 12 aylık ihracatta ise 180,1 milyar dolar ile Yeni Ekonomi Programı 2019 hedefine daha da yaklaşıldığı görülmektedir. Miktar bazında ihracatta ise 2019 yılında yılın ilk 8 ayında 95,6 milyon tona ulaşılmıştır.
2019 yılı ilk 8 ayında ithalat ,92 azalışla 136,9 milyar dolar gerçekleşmiş ve böylelikle dış ticaret dengesi bir önceki yıl nazaran a,30 azalışla 19,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. İhracatın ithalatı karşılama oranı% 69,2’den % 85,6’ya yükselmiştir. Dış ticaret dengesinde, ihracat artışından ziyade ithalattaki büyük azalışın etkili olduğu görülmektedir.
Dolayısıyla; ihracatta görece bir artış olsa da yeterli düzeyde bir artıştan söz etmek pek de mümkün değildir.
Rekabet Gücünün artırılması: Ülkemizin rekabet gücüne ilişkin verilere İMD’nin Dünya Rekabet İndex’inden ulaşmak mümkündür. Buna göre, Türkiye’nin 2018 yılında dünyada 46 ncı sırada iken, 2019 yılında beş sıra gerileyerek 51 nci sırada yer aldığı görülmektedir.[1] Ancak 2019 yılına ilişkin gelişmelerin ancak 2020 yılındaki verilere yansıyacağı da unutulmamalıdır.
Dünya Ticaretinden Alınan Pay: Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, Ülkemizin Dünya ticaretinden aldığı pay(ihracat baz alındığında) hali hazırda % 1’in altındadır. Dünya ticaretinin ve ülkemiz dış ticaretinin mevcut büyüme hızıyla önümüzdeki bir kaç yılda %1’in üstüne çıkılamayacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
Türkiye’nin dünya mal ithalatındaki payı 2017 yılında %1,3 düzeyinde iken, 2018 yılında 223 milyar dolar ile % 1,1 düzeyine gerilemiş ve 25.sırada yer almıştır.
Yolsuzlukla Mücadele: Ülkemizin bu konudaki performansını, Uluslararası Şeffaflık Kuruluşunun (Transparency International)’ın index’leri üzerinden değerlendirmek mümkündür. Anılan Kurumun 2019 yılı raporu henüz yayımlanmamıştır. 2018 yılı index’ine göre ise Türkiye, 180 ülke arasında 41 puanla 78 nci sırada yer almaktadır.[1]
İşlemlerin Basitleştirilmesi : Spesifik olarak gümrük işlemlerinde ne düzeyde basitleştirmenin gerçekleştirilebildiğine ilişkin değerlendirmede, kullanılan belge sayılarına bakılmasında fayda vardır. Bu kapsamda yapılan incelemede; ithalatta halen 187 adet belge, ihracatta ise 126 adet belgenin kullanıldığı görülmektedir[2]. Daha önce ithalatta 300’ün üzerinde belge kullanıldığı düşünüldüğünde, gelinen nokta olumludur. Yine de önümüzdeki dönemde belge sayılarının daha da azaltılması süreçleri kısaltacak ve maliyetleri de azaltacaktır.
İşe Başlama Prosedürlerinin Kolaylaştırılması: Bu konuda ülkemiz performansını yine Doing Business Raporunda incelemek mümkündür. İşe başlama prosedürleri açısından Türkiye, Doing Business 2019 Raporunda, 88.21 puanla 78. Sırada yer almaktadır. 2018 yılında Türkiye’nin bu alanda 87,59 puanla 80 nci sırada yer aldığını ve 2019 yılında listede iki basamak yukarı çıktığı görülse de, genel olarak listede halen çok geride olduğumuz da bir gerçektir[3].
Yabancı Sermaye Girişi : 1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 441/1-t maddesi uyarınca Bakanlığın görevlerinden birisi de; “ Ülke kalkınmasında yabancı sermayeden beklenen katkıları sağlamak ve yönlendirmek amacıyla gerekli tedbirleri almak”tır. Bu konuda son dönem gelişmelere göz atıldığında; [4] Ülkemize gelen yatırımların, 2019 yılı ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık 188 milyon dolar artarak, 3,1 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiği; bu yatırımın yüzde 19,4'ün Katar'dan, yüzde 18,7'sinin İngiltere'den ve yüzde 17,5'inin Azerbaycan'dan geldiği görülmektedir. Geçen yıla kıyasla bu yıl ilk üçte yer alan ülkelerin gelen toplam yatırımlar içindeki payı yüzde 34,3'ten yüzde 55,6'ya yükselmiştir.
2002-2019 döneminde ise, yurt dışındaki yerleşiklerin yurt içine yaptıkları yaklaşık 157,9 milyar dolarlık doğrudan yatırımın yüzde 15,8'i Hollanda'dan, yüzde 7,6'sı ABD'den, yüzde 6,9'u İngiltere'den, yüzde 6,7'si Avusturya'dan ve yüzde 6,2'si Almanya'dan gelmiştir. Bu yatırımların sektörlere dağılımına bakıldığında, yaklaşık 157,9 milyar dolarlık yatırımın yüzde 61,9'unun hizmetler, yüzde 37,7'sinin sanayi ve yüzde 0,4'ünün tarım sektöründe gerçekleştiği görülmektedir.
3. YENİ BAKANLIK YAPISINDA DAHA ÇOK ODAKLANILMASI GEREKEN HUSUSLAR
Ticaret Bakanlığı’nın kuruluş gerekçeleri dikkate alındığında, aşağıdaki noktalarda daha çok efor sarfedilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Dış ticaret maliyetlerinin azaltılması: Ticaret Bakanlığı’nın ana kuruluş gerekçelerinden birisi, dış ticaret işlemlerinde etkinliktir. Etkinliğin sağlanabilmesi, ülkemiz dış ticaret erbabının rekabet gücünün artırılabilmesi maruz kaldığı maliyetlerin indirgenmesiyle de mümkün olabilecektir. Bir ülkede ihracat maliyetlerindeki %10’luk bir azalmanın, ülkenin toplam ihracatında %4,7’lik bir artış sağladığı araştırmalarla ortaya konulmuş bir husustur. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütüne göre, dünya ticaretinde maliyetlerin yaklaşık %15’ini gümrük işlemleri oluşturmaktadır. Bu oranda %1’lik bir azalma, dünya ekonomisine yaklaşık 40 milyar dolarlık bir katkı sağlamaktadır. Yine aynı Kuruluşun yaptığı diğer bir çalışmaya göre ise, eşyanın ithalat ve ihracat işlemleri için fazladan 1 günlük beklemesi, ticareti %4 oranında azaltmaktadır.
Ayrıca, Uluslararası Kara Taşımacılığı Birliği tarafından yapılan bir araştırma, taşımacılıkta harcanan toplam sürenin yaklaşık %40’ının sınır kapılarındaki beklemelerden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Dünya Bankası tarafından hazırlanan Lojistik Performans Endeksi Raporuna göre, gümrük işlemlerinin hızının yarı yarıya artırılması durumunda dünya çapında 33 milyar dolarlık birbüyümeyi doğuracağı tahmin edilmektedir. Bu yüzden gümrükler, özellikle lojistik etkinliğinin artırılmasında büyük bir önem ve potansiyele sahiptir. Sınır geçişleri ve gümrük işlemlerinin lojistik süreçler üzerindeki etkisi, gümrükleri lojistik zincirinde kritik bir aktör haline getirmektedir.
Bu bağlamda; dış ticaret işlemleri üzerinden alınan ilave maliyet ve giderler, Bakanlığın gündemine aldığı ve hatta bu hususta ilgili taraflarla Çalıştay da düzenlediği bir konu olmakla birlikte, özellikle limanlarda acentalarca alınan haksız ve ilave giderlere ilişkin bugüne değin bir düzenleme yapılmamış olması şaşırtıcı ve üzücüdür.
Özellikle deniz yoluyla gerçekleştirilen dış ticaret işlemlerimdeki maliyetler, acentalara ödenen ilave ve fahiş kimi giderler (konşimento düzenleme bedeli, konteyner giriş çıkış bedeli, konteyner tartım bedeli, terminal ücreti, güvenlik bedeli, yükleme bedeli vd.) nedeniyle daha da yükselmekte ve konteyner başına 567-632 $ rakamlarına ulaşabilmektedir[1]. Herhangi bir ücret tarifesine bağlanmadan ihracatçı ve ithalatçılardan acentelerce talep edilen mezkur giderlerin mali büyüklüğü değerlendirildiğinde; Türkiye’de toplam 20 limanda 2018 yılı itibarıyla 7.132.805 adet (ithalat-ihracat-transit ve kabotaj dahil) konteynerin elleçlendiği dikkate alınırsa, her bir konteyner için 200 USD olarak düşünülse dahi 1,5 milyar USD’a ulaşan bir maliyet ortaya çıkmaktadır. 2018 yılında 2,5 milyon adet konteynerin ihracat işlemlerinde elleçlendiği değerlendirildiğinde; 500 milyon-1,2 milyar USD’ın ihracatçı için ek maliyet olarak ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Bu itibarla, ihracat maliyetlerinin azaltılması için acentalarca alınan haksız ve ilave giderlerin ortadan kaldırılması elzemdir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde gümrük, iç ticaret, dış ticaret, rekabetin ve tüketici haklarının korunması alanında artık tek adres olan Ticaret Bakanlığı’nca bu konuda ivedilikle gerekli adımların atılması gerektiği düşünülmektedir.
Tedarik Zinciri Konsepti : Ticaret Bakanlığı, gümrük işlemlerinin ve iç/dış ticaret politikalarının yönetildiği ve tüketici haklarının korunduğu kurum olması nedeniyle, üreticiden tüketiciye uzanan tedarik zincirinde lojistik faaliyetlerinin kesişim noktasındadır. Tedarik zincirinin güvenliği, ticaretin kolaylaştırılması, tüketici haklarının korunması Bakanlığın en önemli öncelikleri arasında yer almalıdır.
Ticaret Bakanlığı’nın teoride en önemli üstünlüklerinden birisi, üreticiden tüketiciye tedarik zincirindeki tüm halkalara ilişkin yetki kullanabilme gücüdür. Ancak ne yazıktır ki, bugüne değin bu konuda bütüncül bir yaklaşım sergilenememiş, meyve sebze fiyatlarının dönemsel artışlarında test edildiği üzere ülkemizde arz zincirinin düzenli ve sağlıklı bir şekilde işletilmesinin sağlanamadığı görülmüştür. Perakende/toptan ticarete ve hallere ilişkin yetki Ticaret Bakanlığı’nda olmasına karşın, ürünlerin nihai tüketiciye ulaştırılmasında düzenli işleyen mekanizmalar üretilememiş; tüketicimiz aracıların insafına terkedilmiştir. Öte yandan ülke içinde artan meyve sebze ve diğer ürünlerin ticaretini dış ticarete ilişkin alınacak tedbirlerle de çözmek mümkün iken, bu konuda sağlıklı işleyen politikalar üretilememiş; dış ticaret politika araçlarının piyasaları düzenleyici işlevi göz ardı edilmiştir.
Lojistik Merkezler: 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Ticaret Bakanlığı’nın görevlerine ilişkin 441/1-g maddesinde; “Geçici depolama yerleri, antrepolar, ambarlar, lojistik merkezleri, tasfiyelik eşya depoları, mağazalar ve satış reyonları açılması ve işletilmesine izin vermek, işletmek, işlettirmek ve denetlemek…” görevi; 451/1-a maddesinde; “Kalkınma planları ve yıllık programlar çerçevesinde yurtiçi ve yurtdışında serbest bölgeler, lojistik serbest bölgeleri, ihtisas serbest bölgeleri, özel bölgeler, dış ticaret merkezleri ve lojistik merkezlerinin kurulması, yönetilmesi ve işletilmesi ile ilgili ilke ve politikaların tespiti konusunda çalışmalar yapmak, araştırma, planlama ve koordinasyon faaliyetlerini yürütmek” görevi; 451 nci maddesi /1-c ve ç bendlerinde de ise; “ c) Serbest bölgeler ve lojistik merkezlerinde yapılabilecek üretim, alım-satım, depolama, kiralama, montaj-demontaj, bakım-onarım, kıyı bankacılığı, bankacılık, sigortacılık, finansal kiralama ve diğer faaliyet konularını belirlemek, ç) Serbest bölgeler ve lojistik merkezlerinde faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilere faaliyet ruhsatı vermek veya verilmiş belgeleri iptal etmek” görevleri verilmiştir.
Bu çerçevede Ticaret Bakanlığı, Türkiye’de lojistik merkezlerin kurulması, işletilmesi, yönetilmesi, buralardaki faaliyetlerin belirlenmesi, faaliyet ruhsatlarının verilmesi, lojistik merkezler konusunda politikalar tespiti ve koordinasyonu sağlamakla görevli olduğu halde, ne yazık ki bugüne değin bu konuda somut bir adım atılamamış; daha önce Tasfiye Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde yürütülen çalışmalar da proje bazında kalmış, hayata geçirilememiştir.
Oysa, ülkemiz küresel düzeyde hizmet verebilecek lojistik merkezler için çok önemli avantajlara sahiptir. Türkiye’nin batısında dünya ticaretinin %40’ının yapıldığı ve dünya nüfusunun %11’inin yaşadığı Avrupa; doğusunda ise, dünya ticaretinin %25’inin yapıldığı ve dünya nüfusunun %61’nin yaşadığı Asya yer almaktadır. Türkiye 4 saatlik uçuşla Avrupa, Avrasya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki 1,6 milyar potansiyel müşteriye ve 28 trilyon dolarlık bir pazara kolayca erişim imkanına sahiptir. Coğrafi konumu itibariyle, adeta doğal bir aktarma merkezi konumunda olan Türkiye, Asya ve Avrupa arasında stratejik bir köprü durumunda olması ve ana ulaşım koridorları üzerinde bulunması nedeniyle lojistik açısından önemli bir potansiyele sahiptir.
Diğer yandan Çin Halk Cumhuriyeti’nin başlattığı ve tarihi İpekyolu’nu canlandırmayı amaçlayan, 65 ülkeyi kapsayan ve 1 trilyon dolarlık yatırım öngörülen “Bir Kuşak, Bir Yol Projesi” de, Orta Koridor’da yer alan Türkiye için önemli fırsatlar sunmaktadır.
Ancak ne yazık ki bu üstünlüklerden yeterince yararlanıldığını söylemek mümkün değildir. Halen ülkemizde lojistik merkezlere ilişkin yasal düzenlemeler olmadığı gibi, işleyen lojistik merkezler ve bir sistem de kurulamamıştır. Bu noktada, halen ülkemizde faaliyet gösteren 1000’den fazla geçici depolama yeri ve antreponun denetlemesinden de sorumlu olan Ticaret Bakanlığı’ndan beklentiler büyüktür.
Gümrüklerde basitleştirilmiş işlemlerin yaygınlaştırılması: Türk Gümrük İdaresi, son dönemde özelikle yetkilendirilmiş yükümlü, varış öncesi bildirim, tek pencere sistemi gibi modern uygulamalarla basitleştirme konusunda önemli adımlar atmıştır. Buna rağmen fiziki kontrol oranları modern ülkelere nazaran özellikle ithalatta halen çok yüksektir. İhracatta da fiziki kontrol oranları hala % 4’ler seviyesinde seyretmektedir. Çözüm daha çok basitleştirme ve gerekişiz bürokratik işlemlerin azaltılmasından geçmektedir. Ancak bir diğer olmazsa olmaz şart da, kanun uygulayıcıların anlayışının değişmesidir. Tüm modern uygulamalar, son tahlilde uygulayıcılarının anlayabildiği çerçeveye sıkışıp kalmaktadır.
Bu nedenle dış ticarete ilişkin uygulayıcı birimlerde bir paradigma değişikliği ve yasal ticareti kolaylaştırmanın içselleştirilmesi de şarttır.
Diğer bir önemli nokta da, yetkilendirilmiş yükümlü uygulamalarının, diğer ülkelerdeki AEO uygulamalarıyla karşılıklı tanınmasının sağlanarak, ülkemiz ihracatçısına hedef pazarlara girişte işlem kolaylığı sağlanmasının yolunun açılmasıdır. Ne yazık ki bu konuda somut tek gelişme, Güney Kore ile yapılan karşılıklı tanıma anlaşmasından(MRA) ibarettir.
4. TİCARET BAKANLIĞININ GELECEĞİ
Ticaret Bakanlığı, önümüzdeki döneme ilişkin olarak dijitalleşmeyi gündemine almıştır. Bu genel anlamda doğru bir yaklaşım olmakla birlikte yetersizdir. Özellikle blockchain çerçevesinde yürütülen çalışmalarda ihracat yerine öncelikle ithalata ağırlık verilmesi, kanımızca ülkemiz açısından daha doğru bir tercih olacaktır. Zira blockchain’in sağlayacağı en büyük faydalardan birisi de yasal ticareti kolaylaştırmasının yanı sıra dış ticaret işlemlerinde çifte fatura, menşe ve tarife sahteciliği gibi sorunlu alanlarda kamu otoritelerine doğru veriler ulaşmasını ve etkin denetim gerçekleştirilmesini sağlaması olacaktır.
Yukarıda da belirtildiği üzere, Ticaret Bakanlığı üreticiden tüketiciye kadar olan tüm tedarik zincirinde, aktif rol oynayan, oynaması gereken bir Bakanlıktır. Oysaki Bakanlığın çalışmalarında bu hususun yeterince değerlendirilmediği ve sadece dış ticarete odaklanıldığı görülmektedir. Üretimden tüketime kadar tüm zincirde Bakanlığın etkin rol oynayarak ürün ve hizmet ticaretini takip etmesi, rekabeti doğru biçimde tesis etmesi, ürün/hizmet kalitelerinin yükseltilmesine katkı vermesi ve denetlemesi, tüketici haklarını her düzeyde koruması, Türk ürünlerinin bilinirliğini ve marka değerini artırması gerekmektedir. Bu da bütüncül bir tedarik zincir yaklaşımıyla konuyu ele almaktan geçmektedir.
Coğrafi konumuyla dünyanın doğal lojistik merkezlerinden birisi olması gereken ülkemizin, dünya lojistik dağıtım ağından yeterince pay alamadığı görülmektedir. Bu noktada, ülkemizin sağlam bir lojistik merkez master planına, lojistik merkezlere ilişkin yasal düzenlemelere ve münhasıran bu konuyla iştigal edecek kamusal bir otoriteye gerek olduğu ya da Ticaret Bakanlığı’nın bu konuda insiyatifi ele almasına ihtiyaç duyulduğu düşünülmektedir. Sorun, Lojistik Koordinasyon Kurulu çalışmalarıyla düzeltilecek boyutu çoktan aşmıştır ve zaman kaybedilmektedir.
Türkiye’nin dünya markaları çıkartması konusunda Turquality çalışmasından sonra başkaca dişe dokunur bir projesi ne yazık ki görünmemektedir. Bu alanda somut projelere ve daha çok desteğe ihtiyaç vardır.
Geleceğin dünyasında, endüstri 4.0, blockchain ve nesnelerin interneti gibi kavramlarla birlikte yeni nesil gümrük idareleri ortaya çıkacaktır. Bu yeni nesil gümrük idarelerinde belki de insan faktörünün tamamen devreden çıktığı ve eşyanın kendisini gümrüğe beyan ettiği bir sistemi konuşuyor olacağız. Bu temel vizyonla gümrüklerde dijitalleşmeye hız verilmelidir.
Şayet Ticaret Bakanlığı doğru hedeflemeler ve bütüncül bir yaklaşımla, tüm paydaşlarla işbirliği halinde, ehil kadrolarla yola düşerse başarı kendiliğinden gelecektir. Aksi takdirde Bakanlıkların tekrar bölünmesi tartışmalarına konu olabilecek ve ülkemiz zaman ve enerji kaybedecektir.
[1] https://www.transparency.org/cpi2018
[2] http://www.gebzeto.org.tr/upload/duyuruekler/web/duyurular/EK-2%20Ithalat%20Belgeleri.pdf
[3] https://www.doingbusiness.org/content/dam/doingBusiness/media/Annual-Reports/English/DB2018-Full-Report.pdf
[4] https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/yabanci-yatirimcinin-turkiye-ilgisi-artiyor/1560540
[1] https://www.imd.org/contentassets/6b85960f0d1b42a0a07ba59c49e828fb/one-year-change-vertical.pdf