Medya

UGM Kurumsal İletişim Direktörümüz Sami Altınkaya'nın "Vasatizm hastalığı" başlıklı yazısı, 22.06.2020 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayınlandı.

UGM Kurumsal İletişim Direktörümüz Sami Altınkaya'nın "Vasatizm hastalığı" başlıklı yazısı, 22.06.2020 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayınlandı.

Vasatizm hastalığı

BloombergHT’de program yaparken, vasatizmi konuğum olan Prof. Dr. Mithat Melen canlı yayında söyledi. İşte o zaman Türkiye’nin eğitim sorununu neden çözmesi gerektiğini daha iyi anladım. Atatürk’ün cehaletle savaşının nedeninin vasatizm olduğunu anlattı Mithat Hoca. Vasatlığın iyi eğitim alan bir toplumla yok edileceğini söyledi. Atatürk’ün “Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin” sözünün ne kadar doğru olduğunu bir kere daha anladım. En büyük sorunumuzun adıdır vasatlık. Bu kavram her şeyi bilen ama doğru ve dürüst olarak bildiği tek bir şey olmayanları anlatır. Liyakatin tam tersidir. İşinin ehli olanları vasatlar sevmez. Çünkü onlar için en büyük tehlikedir ehil eller ve çalışan beyinler.

Peki, vasat insanlar neden çok sevilir ve tercih edilir?

Çünkü onlar söyleneni sorgusuz sualsiz yaparlar. Görev adamı değil, emir adamıdır. Körü körüne sadıktır. Yaptıkları işin sonuçlarını düşünmezler. Onlar için bırakacakları en büyük miras paradır. İtibar ve gururla bırakacakları bir soyadları olmaz. Vasatların yetiştirdiği nesil de onlar gibidir. Şirketlerin ve kurumların başına getirilir. Tek başına yönetmeyi seven kişiler, yanlarına vasat isimleri alır. Çünkü kendi vasatlıkları ortaya çıksın istemezler. Akıllı olanları kendileri için tehlike görür. Gücünü oturduğu koltuktan alırlar. Koltuk gitti mi yapayalnız kalırlar.

İşinin ehli yöneticiler sorunları çözer. Vasat yöneticiler ise sorun çözmeyi bilmedikleri için ancak kendi yarattığı sorunu çözer.

Proje üreten, eleştiren, yeni çözümler getiren kişileri, yarın kendine rakip olarak gördüğü için de işe almazlar. Ya da performansını gösterebileceği işlerde çalıştırmazlar. Sonuç verimsizlik ve başarısızlık olarak karşımıza çıkar.

Sonuç; Yönetilemeyen krizler ve eller havaya

İş bilenin, kılıç kuşananın diye adlandırılan işini iyi yapanlar, işin başına getirilmez. Hatta başa gelmeleri de türlü entrikalarla engellenir. Vasatların en iyi yaptığı iş ise ayak oyunları ile tehlikeleri nasıl yok edeceğini bilmeleridir. Akılları hep üç kağıda çalışır.

Vasatlarla ehillerin yaşadığı savaşı sonunda ehiller kazanır. Ama uzun ve çetin geçen bu savaş, topluma büyük bir zaman kaybettirir. Bedelini de her iki kesimin çocukları yıllarca öder.

Toplumun her kesiminde gördüğümüz bu hastalıkla acil olarak mücadele edilmelidir. Büyümeyi ve gelişmeyi sürekli kılmak istiyorsak, işi ehline vermeliyiz. Kişinin iyi olması yaptığı işin iyiliğiyle doğru orantılı olarak değerlendirilmelidir. Bugün işinizi iyi yapıyor olabilirsiniz. Şirkete uzun yıllar değer katmış da olabilirsiniz. Ancak kendinizi yenileyemiyorsanız artık o koltukları işgal etmeyin.

Bugün büyük ve güçlü olanların değil, hızlı, fit ve çevik olanların kazandığı bir dünyada yaşıyoruz. Buna ayak uyduramayanlar yerlerini hızlı ve çevik olanlara bırakmalıdır. Genç olanlara demiyorum, genç beyinlere, hızlı ve çevik olanlara diyorum. Asıl kriter budur. Sürekli tazelenen beyinler, teknolojiyle yenilenen projeler ve akıl terini çalıştıranların kazandığı ve kazandırdığı bir dönemdeyiz.

Birlikte çalıştığı ekibini sürekli eğitimlerle yenileyen, kararlarında duygusal değil akılcı ve bilimsel davranan, her şeyi biliyorum diyenleri değil bir şeyi çok iyi biliyorum diyenleri yanına alan patronlar dimdik ayakta kalacak.

Birlikte çalıştığı ekip arkadaşlarının inovatif düşüncelerine, onların çözüm önerilerine değer veren. Her zaman en iyileri yanına alan ve onları şirketin sigortası gibi gören yöneticiler yerlerinde kalacak. Bu gerçekten hareketle kadrolarını kuramayanların ayakta ve hayatta kalma şansı yoktur. Benden söylemesi.

Her türlü virüsü teknolojiyle yenebiliriz

Akıl terini çalıştıranlar sadece hayatta kalmıyor. Aynı zamanda ayakta kalma başarısını da gösteriyor. Dijital dönemde savaşlar artık sadece silahla yapılmıyor. Silahlar Ortadoğu gibi geri kalmış, eğitim seviyesi düşük toplumlarda kullanılıyor. Gelişmekte olan ülkeler içinse teknolojik silahlar kullanılıyor. Genetik, mikro biyoloji adına ne derseniz deyin bilimsel temele oturan bir tehdit gündemin ilk sırasında. COVID-19 bunlardan sadece biri ve son da olmayacak. Peki, bu tehdide karşı pasif direniz ve saklanmak çözüm mü? Üretimi durdurup, hayata ara mı verelim?

Zaten istenen de saklanıp bağışıklık sistemimizi pasif hale getirip çökertmek. Bunun yerine yine bilimi savunma aracı olarak kullanıp, virüsü kendi silahıyla vurmak gerekiyor.

Tezmaksan Genel Müdürü Hakan Aydoğdu ile sohbet ederken, COVID-19 salgınında Almanya, Japonya ve Güney Kore’deki ölüm oranlarının azlığı gündeme geldi. Aydoğdu “Bu sadece iyi sağlık sistemlerinin sonucu değil. Robotlu üretim, otomasyon ve uzaktan takip sistemleri alanındaki yatırımlarıyla da yakından ilgili. Kriz anlarında insanı koruyan ama üretimin de devamını sağlayan sistem ve modele sahip olmanız, yaşadığınız trajedinin boyutunu minimize edebiliyor” diyor.

Üretime devam etmek zorunda olan ülkelerden biri olan Türkiye’de uzaktan servisin çok kıymetli ve cankurtaran olduğu bir dönemdeyiz diye sözlerine devam eden Aydoğdu, “Kendi müşterilerimize yıllardır verdiğimi ücretsiz bakım ve servis hizmetini, şimdi Türkiye’de üretim yapan tüm sanayicilerimize açtık. Güçlü bir teknolojik alt yapıya ve mühendislik birikimine sahibiz. Biz de bu süreçte evden çalışma sistemine hızla geçtik. Bunda teknolojik altyapımıza yıllardır yaptığımız yatırımların etkisi büyük oldu” dedi. Hiç beklemediğimiz bir anda gelen salgının bizi evden çalışmaya itmesi ile anlaşıldı ki teknolojiye yatırım yapmak boşa değilmiş. Müşteri taleplerine yanıt vermek için güçlü bir teknolojik altyapıya ve bunu kullanacak da personele ihtiyacımız var.

Akıllı makinelerin ve robotların sosyal mesafesini korumasına gerek yok. Öyle olunca üretimde ve hizmet sektöründe teknolojiyi kullanan şirketler bu salgında ayakta kalacak. Çürümüş vasat beyinlerin yönettiği şirketler ise batmaya mâhkum. Hakan Aydoğdu, sahip olduğu teknolojik üstünlük sayesinde, uzaktan hizmet vermeye devam ettiklerini söylüyor. Aydoğdu “Türkiye’de talaşlı imalat yapan herkese ücretsiz online servis vererek, üretimin devam etmesi konusunda elimizi taşın altına koyuyoruz. Ancak uzun vadede firmalarımızın ders çıkarıp yenidünya düzenine uymaları gerekli. Tezmaksan 7 yıl önce aldığı kararla diğer bütün iş alanlarına devam etmekle birlikte, teknolojiyi üreten bir şirket hedefiyle Ar-Ge yatırımlarını artırdı. Akıllı fabrikalar için dizayn edilen robotlu otomasyon sistemi Cubebox, uzaktan CNC üretim takip yazılımı Kapasitematik, robotlu makine kontrol üretim yazılımı ROBOCAM Türkiye’nin yerli ve milli endüstri 4.0 uygulamaları ve Tezmaksan imzası taşıyor. Akıllı gözlüklerle sahayı anlık izleyebilen ve genel merkezden ihtiyacı olan kullanım kılavuzlarını gözlük camına yansıtan ürün yatırımlarımız var” diyerek çıkış yolunun teknolojide olduğunu vurguluyor.

COVID-19 üretimin uzaktan yapılmasına yardımcı olan bütün bu uygulamaların ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Türkiye’de üretimin şu anda devam edebilmesi için insanların iş yerlerine ve fabrikalara gitmek zorunda olduğunu hatırlatan Aydoğdu, Almanya, Japonya ve Kore’deki ölüm oranlarının azlığı sadece sağlık sisteminin iyi olmasıyla ya da alına n tedbirlerle değil, bu ülkelerde robotlu üretim, otomasyon ve uzaktan takip sistemindeki yatırımlarla gerçekleştiğini vurguluyor.

“Robot kullanımı artacak”

Kriz alanında insanı koruyan ve üretimi devam ettiren sistem ve modele sahip olmanın, yaşanan trajedinin boyutunu minimize edebildiğine dikkat çeken Aydoğdu, robot kullanımının artacağını ve yeni mesleklerin ortaya çıkacağını söylüyor. Oxford Economics’in araştırmalarına göre imalat sektöründe hızla yükselen robot kullanımının sadece Çin’de 14 milyon insanın işsiz kalmasına neden olacağı vurgulayan Aydoğdu “2000 tarihinden bu yana ABD; Avrupa ve Çin’de 1,7 milyon insan robot kullanımının artmasıyla işini kaybetti. COVID-19 ile robot kullanımı artacak. 200 milyon insanın daha işini kaybedeceği söyleniyor. İşte bunu önlemek için robot kullanabilen, programlayan, yazılım çözümlerini geliştiren, tasarlayan kişilere ihtiyaç olacak. Üretim altyapımızı ve insan kalitemizi hızlı ve sistemli bir programla dönüştürmemiz şart. Yapılacak en büyük hata bunu görmezden gelmek olur” diyor.