Medya

Şirket Danışmanımız Sami Altınkaya'nın " İşin aslı üretim enflasyonunun yüksek olması " başlıklı yazısı, 07.12.2020 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayınlandı.

Şirket Danışmanımız Sami Altınkaya'nın " İşin aslı üretim enflasyonunun yüksek olması " başlıklı yazısı, 07.12.2020 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayınlandı.

Üretiminin ve ihracatının yüzde 85’ini ithal ettiği hammaddeyle yapan bir ülke olarak yüksek döviz kurları maalesef Türkiye ihracatını olumsuz yönde etkiliyor. Genelde var olan kanı döviz kurları yükseldiğinde ihracatçı çok kazanıyor ve bu durum ihracatçının işine geliyor. Halbuki durum hiç de sanıldığı gibi değil. Hammaddeyi 8.50 liradan alan bir sanayici ürününü 7.60’tan satarken nasıl para kazanacak.

İhracat yaparken zarar eden bir ülke olmamak için öncelikle öngörülebilir bir döviz kurunun olması gerekiyor. Sanayici de maliyetler muhasebesini ona göre yapar.

Üretirken maliyetleri artıran bir diğer konu da ithal edilen ürünlerin fiyatlarının Türk Lirası karşısında sürekli değer kazanmasıdır. Önceden üç liraya aldığınız bir hammadde ya da ara malı bugün 6 liradan alıyorsanız, bu artış ister istemez ürettiğiniz ürünlerin fiyatlarına da yansıyor.

Onların fiyatları da artıyor. O zaman da vatandaş bu ürünleri piyasada daha pahalıya almak zorunda kalıyor. İşte tüketici enflasyonunu artıran ama sebep budur. Yani üretilen ürünlerin pahalıya mal edilmesi ürünün raflardaki fiyatlarının da artmasına neden oluyor. Bu da enflasyonun artması demektir.

Türkiye’de tüketim ya da ürünlere olan talep çok olduğu için bir fiyat artışı yaşanmıyor. Üretim maliyetimiz baştan sona kadar pahalı olduğu için, cebimizi vuran enflasyon sürekli artıyor. Bu artış hızı da azalacak gibi görünmüyor.

İthalat bağımlılığı enflasyonu etkiliyor

Hammaddede dışa bağımlılıktan kurtulursak o zaman maliyetlerimiz azalır. Dış ticarette dahili işlem denilen sistem maliyetleri azaltmak için çıkarılan başarılı bir uygulamadır. Eğer siz sanayici olarak ürettiğiniz ürün için gerekli olan hammaddeyi alırken piyasa için ikame edeceğim dediğinizde o üründen gümrük vergisi alınmıyor. Bu somut bir uygulamadır ve başarıyla işletiliyor.

Ayrıca tarım ürünleri başta olmak üzere pek çok ürünü kendimiz üretebilecekken, bu ürünlerin ithalatını özendirip, üretimini zorlaştırırsak, bu dışa bağımlılık da bize enflasyon olarak geri döner.

İşin özü kendi malını kendin üretirsen ve hammaddede dışa bağımlılığı azaltırsan üretim enflasyonu azalır. Bu da doğrudan çarşı pazarda raflara yansır. Vatandaş da artan döviz kurlarından olumsuz etkilenmez. Değilse doların artması vatandaşı etkilemez diyenler hayal aleminde yaşamaya devam eder.

ÖZELLEŞTİRME İŞE YARAYABİLİR

Dış ticaret yaparken maliyetler yüksek diye diye dilimde tüy bitti. Kırk kere söylersem belki duyan olur. O yüzden hem Hazine Bakanımıza hem de Ticaret Bakanımıza bir davette bulunuyorum. Yıllardır Anadolu’yu dolaşıyorum. Gidip, görüp, yazıyorum. Siz de bana eşlik edin lütfen. Türkiye’deki kanunlarımıza göre işlemeyen ve gümrükler tarafından açılmış yerler var. Adına geçici gümrük depoları deniyor. Maalesef bu depolarda ne ticaret kanunlarımız ne gümrük kanunlarımız ne de medeni kanunlarımız işlemiyor. Yabancı yatırımcılar ülkeye gelebilsin diye yatırım ortamını iyileştirmeye çalışıyorsunuz. Kanunlarla düzenlemeler yapıyorsunuz. Ama bu geçici depocular buna da uymuyor. Kendi kurallarını kendisi koyan ve kanun tanımayan bu yapılar ülke ekonomisini zarara uğratıyor. Her yıl ortalama navlun ve adını sürekli değiştirdikleri yeni masraflarla 4 milyar dolara yakın paranın yurt dışına gitmesine neden oluyor. Herkesin gözü önünde bu olay yaşanıyor. Arkasında kim var bilmiyorum ama bildiğim bu 4 milyar dolar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankamızın ihtiyacı var.

Bazı nakliye acentaları ile anlaşan bazı depocular, gümrük kanunu harici malın ihracı veya ithalinde kanun zoru ile depolarına konulan maldan, başkaları ve kendi adına para ödetiyor. Danıştay 11’inci Dairesi’nin verdiği kararı dahi gümrükler bu depoculara maalesef uygulatamadı. Bu yapılar gümrüklerde paralel bir yapı oluşturdu. Bu depolar açılırken zaten gümrüklere kanunlara uyacaklarına dair bir taahhütname verdiler. Bu taahhütnameye göre gümrük isterse kapatabilir. Size teklifim kanunlara uymayıp kafasına göre davranan bu geçici gümrüklü depoları toplayıp gümrüğün hissedarı olduğu bir yapı kurulması. Ve bunun büyük hissesinin özelleştirme yolu ile yerli ve yabancı yatırımcılara satılarak ülkeye döviz girmesini sağlanması. Bunu yaparsak gümrükleri satmış olmuyoruz. Sadece depoların haklarını satıyoruz. Ve Türkiye Hazinesi’ne döviz giriyor. Bu yok zamanda alın size harika bir teklif. Böylece hukuk da daha düzgün işler. Zira yabancılar bu konulara bizden daha hassas. Hem gümrüklerdeki kara delik kapanır. Hem de Türkiye kazanır. Gümrüklerimizin TASİŞ diye zaten depoları var. Ama nakliyeciler dolaştırma yapamadıkları için fiyatlar ucuz olmasına rağmen onunla çalışılamıyor. Bu arada gümrüklerde yaşanan haksız kazanca itiraz eden tacirler açtıkları davaları birer birer kazanıyor. Bu itibar kaybına dur demek bakanlığın görevidir.