Medya

Buyernetwork Satınalma Dergisi'nde '' Eşyanın menşe konusundaki son durumu'' Konulu Makalemiz ile Yer Aldık

Buyernetwork Satınalma Dergisi'nde '' Eşyanın menşe konusundaki son durumu'' Konulu Makalemiz ile Yer Aldık

Son yıllarda dış ticaret dünyasında adından çokça bahsettiren eşyanın menşei, yeni ilave gümrük vergileri ile ek mali yüklerin yürürlüğe girmesi ve ülkelerin daha katı ticaret politikası önlemleri izlemesi sonucu önemini gittikçe artıyor. Menşe, bir eşyanın kökenini bir başka deyişle eşyanın ekonomik milliyetini belirliyor. Eşyaya uygulanacak ticaret politikası önlemlerinde ve tercihli tarife uygulamalarında menşe hükümleri göz önünde bulunduruluyor.

Gümrük Kanunu’nda menşe, eşyanın tercihli olmayan menşei ve eşyanın tercihli menşei olarak iki ayrı başlık altında düzenlenmiş. “Eşyanın tercihli olmayan menşei” başlığı altında temel menşe kuralları sayılıyor. Bu kurallar, yürürlükte bulunan ticaret politikası önlemlerinin uygulanmasında, ilave gümrük vergisine veya ek mali yükümlülük gibi diğer mali yükümlülükleri ilgili düzenlemelerde göz önünde bulunduruluyor. Eşyanın tercihli menşei ise Türkiye'nin bazı ülkeler veya ülke grupları ile yaptığı tercihli bir tarife uygulaması gerektiren anlaşmalarda yer alan tercihli tarife uygulamaları ile Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen ve Türkiye tarafından tek taraflı olarak bazı ülkeler, ülke grupları veya toprak parçaları için tanınan tercihli tarife uygulamalarında yol gösteriyor.

Eşyanın tercihli rejimden (yani vergi indirimi veya vergi muafiyeti sağlayan düzenlemelerden) yararlanabilmek için istisnai haller dışında gümrük idarelerine “Menşe Belgesi” sunmak gerekiyor. Her yıl yayımlanan ithalat rejim kararında gösterilen gümrük vergilerinin bütün ülkeler için aynı veya sıfır olarak belirlenmiş olmakla birlikte, bir eşya için ilave gümrük vergisi belirlenmiş ise tercihli rejimden yararlanan ülkeler menşeli eşya için düzenlenen menşe belgesi tercihli bir tarifeden yararlanmaya yönelik olarak işlev göremeyebiliyor.

Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün taşraya yönelik  20117910163.01.01 sayılı tasarruflu yazısında, Gümrük Yönetmeliği hükümlerine göre menşe ülke veya ihracatçı ülkenin yetkili makamlarınca düzenlenen menşe şahadetnamesinde eşyanın menşe ülkesi, tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesinin gerektiği, menşe ülke hanesinde ülke ismi yerine "EU" veya "European Union" gibi ibarelerin yer alması durumunda menşe şahadetnamelerinin kabul edilmeyeceği belirtilmişti.

Bunun üzerine, yazı öncesinde dış ticaret erbabı tarafından yurtdışında temin edilmiş menşe belgeleri bir anda geçersiz konuma düştü ve devam eden ithalat işlemlerinde aksaklıklar yaşanmaya başlandı. Konunun yeniden değerlendirilmesi için gümrük müşavirleri dernekleri 10.09.2020 tarihli müşterek bir dilekçe ile Gümrükler Genel Müdürlüğü’ne başvuruda bulundu. Anılan dilekçede özetle, AB’nin oluşturduğu kurumlar ve ortak para birimi kullanımına geçmiş olması özellikle ekonomik ve ticari alanda tek ülke olarak değerlendirilmesinin gerektiği ve menşe şahadetnameleri üzerinde menşe ülke hanesinde “Avrupa Birliği” yazılması, AB üye ülkelerce düzenlenmiş ve ticaret odalarınca onaylanmış olması halinde menşe şahadetnamelerinin AB mevzuatına uygun olarak düzenlendiği kanaatinde olduklarını belirtildi. Ayrıca birçok ithalatçı firma tarafından, AB’de yerleşik ihracatçı firmalara menşe şahadetnamelerine menşe ülke olarak Avrupa Birliği yerine ülke adı yazılması talep edilmesine rağmen, AB’deki ilgili ticaret odalarının, yürürlükteki mevzuatları kapsamında belge düzenlediklerini ve tüm dünya ülkelerine bu şekilde gönderdiklerini; sadece Türkiye’ye özgü bir düzenleme yapamayacakları yönündeki bildirimlerine de yer verildi.

Gümrükler Genel Müdürlüğü gümrük müşavirleri derneklerinin bu yazısına 02.10.2020 tarih 57871305 sayılı yazıları ile cevap verdi. Yazıda, Avrupa Birliğinden ithal edilen eşya için AB üyesi ülkelerden herhangi birine uygulanan mense esaslı ticaret politikası önlemi veya ek mali yükümlülük gibi diğer mali yükümlülük bulunması durumunda, Gümrük Yönetmeliği 38 inci maddesi kapsamında gümrük idaresine ibraz edilen menşe şahadetnamelerinin menşe ülke hanesinde “EU” veya “European Union” gibi ibareler bulunsa bile menşe ülke adının tereddüde yer verilmeyecek şekilde yer alması gerektiği belirtildi. AB’den ithal edilen eşya için AB ülkelerine yönelik olarak herhangi bir ticaret politikası önlemi veya ek mali yükümlülük gibi diğer mali yükümlülük bulunmaması durumunda ise gümrük idaremize ibraz edilen menşe şahadetnamelerinin menşe ülke hanesinde menşe ülke adı yer almadan “EU” veya “European Union” gibi Avrupa Birliğini ifade eden ibarelerinin herhangi birinin bulunması durumunda menşe şahadetnamelerinin kabul edileceği ayrıca bildirildi.

Anlaşıldığı kadarıyla, bundan böyle AB ülkelerinden ithali yapılacak AB menşeli bir eşyaya ülkemizce uygulanan bir ticaret politikası önleminin bulunması durumunda, eşyanın menşe ülkesi ismen belirtilecek; AB ülkeleri dışında üçüncü ülkelere uygulanan ticaret politikası önlemlerinin söz konusu olduğu durumlarda ise, “EU” veya “European Union” ibaresinin yer aldığı menşe şahadetnameleri gümrük idareleri tarafından kabul edilecek.

Buna göre, menşe şahadetnamelerinin düzenlenmesinde izlenmesi gereken yol aşağıdaki tabloda açıklanmaya çalışılmıştır.

Bu aşamada, gümrük birliği gümrük bölgesinin hangi alanı kapsadığının incelenmesinde yarar var. Türkiye’yi içeren tanımda, birliğin gümrük bölgesinin Topluluk ile Türkiye gümrük bölgesinin birleşmesinden oluştuğu görülüyor. “Türkiye Gümrük Bölgesi” 4458 sayılı  Gümrük Kanunu’nun 2 inci maddesinde ile açıklanmıştır. Buna göre, “Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesinin Türkiye Cumhuriyeti topraklarını kapsar ve Türkiye kara suları, iç suları ve hava sahası da gümrük bölgesine dahildir”. Avrupa Birliği’nde 12 Ekim 1992 tarihli 2913/92 sayılı Konsey Regülasyonu ile yürürlüğe konulan “Ortak Gümrük Kodu’na göre, Avrupa Birliği’nin “Topluluk Gümrük Bölgesi” aşağıdaki topraklardan oluşmaktadır:

- Belçika Krallığı toprakları,

- Faroe Adaları ve Grönland hariç, Danimarka Krallığı toprakları,

- Heligoland Adası ve Büsingen bölgesi (Federal Almanya Cumhuriyeti ile İsviçre  Konfederasyonu arasında 23 Kasım 1964 tarihli Antlaşma) hariç, Federal Almanya Cumhuriyeti toprakları,

- Yunan Cumhuriyeti toprakları,

- Ceuta ve Melilla hariç, İspanya Krallığı toprakları,

-  Denizaşırı bölgeler ve Saint-Pierre ve Miquelon hariç Fransız Cumhuriyeti toprakları,

- İrlanda toprakları,

- Livigno ve Campione d'Italia belediyeleri ve kıyı ile Ponte Tresa ile Porto Ceresio arasındaki bölgenin siyasi sınırı arasında bulunan Lugano Gölü ulusal suları dışında İtalya Cumhuriyeti toprakları,

- Lüksemburg Büyük Dükalığı toprakları,

- Avrupa'daki Hollanda Krallığı toprakları,

- Avusturya Cumhuriyeti toprakları,

- Portekiz Cumhuriyeti toprakları,

- Finlandiya Cumhuriyeti toprakları,

- İsveç Krallığı toprakları,

- Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı ve Manş Adaları ve Man Adası toprakları,

- Çek Cumhuriyeti toprakları,

- Estonya Cumhuriyeti toprakları,

- Kıbrıs Cumhuriyeti toprakları,

- Letonya Cumhuriyeti toprakları,

- Litvanya Cumhuriyeti toprakları,

- Macaristan Cumhuriyeti toprakları,

- Malta Cumhuriyeti toprakları,

- Polonya Cumhuriyeti toprakları,

- Slovenya Cumhuriyeti toprakları,

- Slovak Cumhuriyeti toprakları,

- Bulgaristan Cumhuriyeti toprakları,

- Romanya bölgesi,

- Hırvatistan Cumhuriyeti toprakları.

- Monako Prensliği toprakları,

- Kıbrıs Cumhuriyetindeki Birleşik Krallık egemenliğindeki üs bölgeleri Akrotiri ve Dikelya toprakları.

 

            Şüphesiz ki, son BREXIT kararından sonra “Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı ve Manş Adaları ve Man Adası toprakları ve Kıbrıs Cumhuriyetindeki Birleşik Krallık egemenliğindeki üs bölgeleri Akrotiri ve Dikelya topraklarını “Topluluk Gümrük Bölgesi” dışında kabul etmek gerekecektir.

Avrupa Birliği “Gümrük Bölgesi” tanımını bu detayda belirtmemizin bir anlamı var elbette. Bu tanım kapsamında, AB ülkeleri kendilerini tek bir ülke olarak kabul ettiklerinden ve gümrük birliğinin de asıl amacı bu olduğundan, AB ülkelerinden ülkemize ihraç edilen mallar için düzenlenecek menşe şahadetnamelerinde, menşe ülkesi olarak “EU” veya “European Union” ibaresinin yazılması Birlik otoritesi tarafından yeterli görülmüş ve anılan ülkelerin ticaret odaları bu yönde yetkilendirilmiştir. Bu bakımdan, Avrupa Birliği ile ticaret yapan ülkelerin de Birliğin iç regülasyonlarına saygı göstermesi ve bu regülasyonlar doğrultusunda düzenlenen belgelere itibar etmesi gerekmektedir.

 

Kaldı ki, “ben ülkeme sevk edilecek ürünler için şu koşulları içeren menşe belgesi isterim” demenin ne ölçüde geçerli olduğunun; karşı ülkelerin ticaret odalarının veya gümrük idarelerinin buna ne ölçüde itibar edileceğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. Dünyada hiçbir ülke karşı ülke otoritelerini kendi iradesi doğrultusunda belge düzenlemeye sevk edememektedir. Dolaşım belgelerinin, menşe belgelerinin uluslararası anlaşmalarla veya ikili ticaret anlaşmaları ile belli formata bağlanmasının temel nedeni budur.

 

Diğer taraftan, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bir gümrük birliği tesis eden  1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nda yer alan “Malların Serbest Dolaşımı ve Ticaret Politikası” başlıklı I inci Kısım’da, Topluluk'ta veya Türkiye'de ithal işlemleri tamamlanmış, gerekli gümrük vergisi veya eş etkili vergi veya resimleri tahsil edilmiş ve bu vergi veya resimleri tam veya kısmi bir iadeden yararlanmamış olan üçüncü ülke çıkışlı mallar Topluluk'ta veya Türkiye'de serbest dolaşımda sayılacağı ve Topluluk'ta veya Türkiye'de serbest dolaşımda bulunmayan üçüncü ülke çıkışlı ürünler kullanılarak Topluluk'ta veya Türkiye'de elde edilen veya üretilen mallara da bu kısım hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir.

Karar’da ayrıca Topluluk ile Türkiye arasında ithalat ve ihracatta alınan gümrük vergileri ile eş etkili vergi ve resimlerin bu Karar'ın yürürlüğe girdiği tarih itibariyle tamamen uygulamadan kaldırılacağı ve Topluluk ile Türkiye arasında o tarihten itibaren yeni ithalat ve ihracat vergileri ile eş etkili vergi ve resimleri uygulanmayacağı ve bu hükümlerin mali nitelikteki gümrük vergilerini de kapsadığı belirtilmiştir. Aynı Karar’da, taraflar arasında ithalatta uygulanan miktar kısıtlamaları ile her türlü eş etkili önlemin yasaklandığı hükmüne de yer verilmiştir.

Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında oluşturulan “Gümrük Birliği” ile birlikte Ortak Gümrük Bölgesinde bir ülkede serbest dolaşımda olan eşyanın diğer ülkede de serbest dolaşımda sayılacağı, Ortak Gümrük Bölgesi dışında kalan ülkelere ise ortak gümrük tarifesi uygulanacağı öngörülmüştür. Ayrıca, gerek Avrupa Birliği’nin gerekse Türkiye’nin birbirlerinin eşyalarına ek vergi veya miktar kısıtlamaları ile her türlü eş etkili önlemin uygulanmayacağı hususunun hükme bağlandığı görülüyor.

Durum böyle olmakla birlikte, Türkiye’nin tek taraflı iradesi ile tekstil ürünleri başta olmak üzere bazı ürünler için AB ülkelerindeki üreticilere “İthalatta Haksız Rekabetin Önlemesi Hakkında Kanun” hükümlerine göre dampinge karşı vergi uyguladığı görülmektedir. Bu tür uygulamaların “Gümrük Birliği” ruhuna ve “Tam Üyelik” talep eden “aday ülke” konumuna uygun düşmediği çok açıktır.

Yıllar içinde getirilen ek vergi ve anti-damping vergisi uygulamalarının etkilerine bakıldığında, Uzakdoğu menşeli eşyalara yönelik önlemlerin uygulanması, bu eşyaların AB üyesi ülkelerden ithalatı yapılmış gibi gösterilerek aşılmaya çalışıldığı yani trafik sapmasının gerçekleştiği gözlemleniyor. AB üyesi ülkelerin eşyalarına ek vergi ve anti-damping vergisi uygulamasının da aynı şekilde bir trafik sapmasına neden olacağı çok açıktır. Çünkü, AB ülkeleri arasında sınır kontrolleri olmadığından, dampinge karşı vergi uygulanan işletmeden yüklenen bir ürün çok rahat bir şekilde komşu ülkede gümrük idaresine sunularak, Türkiye’ye sevk edilebilir. Keza, menşe belgesi düzenleme konusunda da bu ülkelerin ticaret odaları arasında bir görev paylaşımı olmadığı için, anılan ürün için herhangi bir üye ülke ticaret odasından da menşe belgesi düzenlenebilir.

Kaldı ki, dampinge karşı vergi uygulamaları firma bazında yürürlüğe sokulduğundan, işletmenin Fransa’da mı İtalya’da mı yerleşik olması hiçbir anlam ifade etmediğinden, “önlem uyguladığım ürün gelirse menşe belgelerinde EU ibaresi istemem, menşe ülke ismi isterim” şeklinde özetlenebilecek talep de pek anlamlı olmamaktadır. Üzerinde EU ibaresi içeren bir menşe şahadetnamesi içeriği eşyaya da pek ala dampinge karşı vergi uygulanması mümkündür.

Eğer, “Neden dampinge karşı vergi ile kendimi kısıtlayayım; ben AB ülkelerine Ek Mali Yükümlülük de İlave Gümrük Vergisi de uygularım; bunlarla yetinmem kota bile uygularım” denilmek isteniyorsa, “Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği var” denilmesine de, böyle diyerek kamuoyunun aldatılmasına gerek olmadığını düşünüyorum.

Gümrük Birliği’nden çıkış kararı alınır; “Avrupa Birliği, sen yoluna, ben kendi yoluma” denilir; içi iyice boşaltılmış olan “Gümrük Birliği”ne de son verilir, olur biter.