Sorunu ötelemek krizi çözmez

Krizden çıkış için üreten kesimin nefes alması gerekir. Bundan önceki krizde Kredi Garanti Fonu (KGF) devreye sokuldu ve ekonomi ciddi oranda rahatladı. Dönemin ekonomi yönetimi yaptığı hesapta, iş sahiplerine destek olunmazsa, yaşanacak işten çıkarmalarla oluşacak bedelin, nefes kredilerinden daha fazla olduğunu gördü. Böylece binlerce insan işini kaybetmekten kurtuldu. Borçlarını ödedi. İşyerleri üretmeye devam etti.

KGF bir kez daha sahneye çıktı. Ancak kredi vermek yeterli değil. Borçların ötelenmesi sorunları çözmüyor. Sadece ileriye atıyor. Sebebi ne olursa olsun krizler hep yaşanacak. Çıkış yolu kısa vadeli nefes kredileriyle sorunları ötelemek değildir. Bu sonraki krizi geciktirir.

Bugün yine kredi ve vergi borçları öteleniyor. Yeni krediler veriliyor. Ama firmaların finansal rahatlaması için kalıcı çözümler üretilemiyor. Ötelemek maalesef sorunları çözmüyor. Birinci olarak üretiminizi artıracaksınız. Ürün ve hizmetlerinizi katma değerli üreteceksiniz. Bu da yetmez. Dünyaya gerçek değerinde satacaksınız ki katma değerli üretiminizin anlamı olsun yani para etsin. Yeni pazarlar bulacak, riski dağıtacaksınız. Bunun için de dünyayı çok iyi okumanız ve tanımanız lazım. Kim ne talep ediyor. Bu da yetmez dış memleketlerde yaşayanların taleplerini önceden göreceksiniz ki ürününüz talep görsün yani para etsin.

Bir fikri ilk düşünen değil, onu hayata geçirenler kazanıyor. Ekonomi muhabirlerinin ve sanayicilerin “Kadri Baba” ismini verdikleri Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın rahmetli Başkanı Kadri Şaman inovasyon kelimesini ilk kullanan kişilerden biri olarak hep bunları söylerdi. Daha sonra üç dönem başkanlık yapan Şerafettin Aşut, farklı düşünmenin yetmeyeceğini, hızlı ve çevik olup, düşüncesini hayata geçirenlerin kazanacağını sürekli vurgulardı. Dijitalleşmenin dünya pazarlarının kapısını açacak tek anahtar olduğunu söyleyen Şerafettin başkan, üretimin yüksek teknolojiyle entegre olmadan gerçek katma değerin yaratılamayacağına inandı ve inandırdı.

Devlet geçici çözümler bulmak yerine, teknolojiye ve buna uygun bir eğitim altyapısına önem verse, en azından nefes kredilerinin bize zaman kazandırır.

Bir Türk girişimcisinin yarattığı akıl terinin dünyada 1,8 milyar dolar para etmesi bunun ispatıdır.

Mersin krizden inovasyon, Ar-Ge, dijitalleşme ve e-ticaretle çıkıyor

2000’li yılların başıydı. İnovasyon kelimesini Türkiye’de ilk kullanan Mersin’in Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ayhan Kızıltan, krizlerden çıkış için aynı çizgide ve kararlılıkla yoluna devam ediyor. Ayhan başkan ile pandemi sürecini ve üreten kesimin krizi nasıl yönettiğini konuştuk. Katıldığı platformlarda yaşanan sorunu ve nasıl çözüleceğini, lafını sakınmadan söyleyen Ayhan başkan, 2020’nin Mersin için dayanışma yılı olduğunu vurguluyor.

- Virüsün Türkiye ekonomisini bu denli etkileyeceğini tahmin etmedik. Ona göre de hedefl er belirlemiştik. Şu anda Mersin’de geldiğimiz noktada son durum nedir?

Mersin iş dünyası olarak 2020 hedefimiz; öncelikle sosyal huzurun temeli olan istihdamın, ekonomimizin ise payandası olan üretimin sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Ekonomik aktörlerin ayaklarının yere sağlam basmasını, var olanı koruyarak güçlü şekilde ayakta durmasını temin etmektir. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak sürekli sahadayız. Bu konuda bizim saha ile çok iyi iletişim kurmamız, sahanın ihtiyaçlarını doğrudan ihtiyaç sahipleriyle diyaloglarla belirleyip bunu üst yönetim olan TOBB’a ve hükümet yetkililerine iletmemizin büyük faydasını gördük. Önerilerimizin birçoğunun alınan önlem paketlerinde var olması, iş dünyamıza kulak verilmesi bizleri sevindirdi. Birçok destek açıklandı. Ulaşabildiklerimiz oldu, ulaşamadıklarımız ve yararlanamadıklarımız oldu. Ama bir şekilde Mersin olarak hep birlikte ekonomik yapıyı ayakta tutmayı başardık.

- Mersin’de iş insanları ne tür tedbirler aldı?

Mersin iş dünyası devletin sağladığı destekleri; SGK ve vergi ötelemeleri gibi, mümkün olduğunca kullanmaya çalıştı. Ama kredilere ulaşma noktasında biraz sıkıntı çekildi. Sicil kaydı dikkate alınınca birçok firma kredi desteklerine ulaşamadı. Özellikle özel bankalarda bu sorun çok yaşandı. Sevindirici olan şu ki, Mersin’de işten çıkarmalar çok fazla olmadı. Herkes öz kaynaklarını kullanıp bu konuda büyük fedakârlıklar yaptı. Bu nedenle Mersin iş dünyası 2020 yılını bir dayanışma yılı olarak görüyor.

- Hedefleri nasıl revize ettiniz? 2020 için yeni hedef nedir?

KOBİ’lerin öz sermayelerini güçlendirmek; yeni ortaklık yapılarıyla öz sermayelerini güçlendirip üretimlerini geliştirip, ticaretlerini artırmak öncelikli hedef oldu. Üreticilerle, KOBİ’lerle sermayesi olanları bir araya getirmeye ve bu ortaklıkları motive etmeye çalışıyoruz. Devletin de bu konuyu desteklemesi ve teşvik etmesi gerekiyor. Bu KOBİ’lerin sermaye yapısının, öz sermaye yapısının güçlenmesini sağlayacak ve banka kredilerine olan bağımlılığı kıracaktır. Artan rekabet ortamında, yaşayabilmek için, uzun soluklu KOBİ’ler olabilmek için ortaklık kültürünü öğrenmek zorundayız.

Bu dönemde ticaretin şekli değişti. E-ticaret öne geçti. Bundan sonra da hız kazanacak. Bizim üretimimiz olmalı ki pazarlayabilelim, e-ticaret yapabilelim. Özellikle tarım sektöründe önemli, ürünlerimizi e-ticaret yapacak şekilde standart oluşturup ambalajlayalım. Üretici bunun üzerine çalışmalı. Hedeflerden birisi bu ayağı güçlendirmek olmalı. Yani Ar-Ge, inovasyon, bilgi teknolojilerini ekonomiye entegre etmek ve yeni iş şekillerini kullanmak; yani dijitalleşme bu süreçte odaklanmamız gereken konulardan olacaktır.

Bir diğer hayati konu elbette tarım. Pandemi döneminde tüm dünya tarımın birinci önceliğe sahip sektör olduğunu anladı. Tarımla iştigal eden nüfusu çoğaltarak tarım üretimini artırmak hedef olmalı. Bunun için de tekrar tarıma ve kırsala dönüş projeleri son derece önemli. Son dönemlerde iklim değişikliğinin tarım ekonomisine negatif etkileri de söz konusu. Biz de tarımsal üretimin artması adına MTSO olarak bu konuya önem veriyoruz. Bunun için Tarım Gıda Teknopark ve Meteoroloji İl Müdürlüğü ile iş birliği yaparak “İklim Değişikliğine Uyum Merkezi” adı altında Türkiye’de ilk olacak bir merkez planlıyoruz.

Ayrıca kentimiz ve bölgemizin ekonomisini daha da geliştirmek için tamamlanmasına ihtiyaç duyduğumuz bazı yatırımlar var. Bu yatırımların 2021 yılı sonunda tamamlanması da en büyük hedeflerimiz arasındadır. Nedir bu yatırımlar denirse; Çukurova Bölgesel Havalimanı, Çeşmeli-Taşucu Otoyolu, Mersin ile Tarsus arasındaki D-400’e paralel ikinci bir anayol ile yeni Mersin Ana Konteyner Limanı’nı sayabilirim. Bu yatırımların tamamlanması hem Mersin hem de Çukurova Bölgesi ile hinterlandındaki illerin ve ülkelerin de ticaretine büyük bir olumlu etki kazandıracaktır.

Artık yalnızca sağlıkta değil ticarette de yeni normalleşme süreci başlıyor. Yeni normalleşme diyoruz, her şey değişecek diyoruz. Tabii ki bu lafla değil, bizim de bu değişimlerle ilgili planlarımız, düşüncelerimiz var. Artık bölgelerdeki yatırımların başlangıç, planlama, karar alma, sonuçlandırma süreçlerinin içinde yerel dinamiklerin yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Herhangi bir şehirde bir yatırım yapılacak diye bir haber çıkıyor. Şehirde başlıyor bir kavga, bu tesis burada yapılır mı? Çevreye zarar verir, bu arazi tarım arazisi burada olur mu diye tepkiler geliyor. Biz, Türkiye artık yatırım planına, planlı kalkınmaya geçmeli diyoruz. Önce bölgeleri coğrafi durumlarına, jeopolitik durumlarına, yer altı ve üstü kaynaklarına, lojistik imkanlarına, toprak yapısına, iklimine göre planlamalı ve yerel dinamikler de planlamanın başından karar ve sonuçlanma süreçlerine kadar etkin şekilde içinde yer almalıdır. Bu şekilde olursa o şehre, bölgeye uygun ve kamuoyunun hazmedeceği, ihtiyaç duyulan yatırımlar ortaya çıkacaktır. Bu da verimliliğe katkı sağlayacaktır.

-Özellikle işsizlik sorununu çözmek için devletten beklediğiniz destekler nelerdir?

İşsizlik sorununun çözülmesi için pandemi sürecindeki istihdamla ilgili vergi ve muhtasar gibi tüm ödemelerin silinmesi gerekmektedir, işletmelerin yaşaması ve istihdamın sürdürülebilmesi için çok önemlidir. Silinmesinin yanında önümüzdeki süreçte istihdam üzerindeki vergi yükü de azaltılmalıdır. Ayrıca üretici firmaların mühendis ve teknik eleman gibi nitelikli personel çalıştırması daha güçlü desteklerle cazip hale getirilip özendirilmelidir. Bu sayede hem üretim kalitesi artacak hem de üretim planlaması açısından önemli olacaktır.

Bununla birlikte istihdamın artabilmesi için üretim artışı da olmalı. Üretimi artırmaya yönelik çalışmalar da yapılmalıdır. Destek ve teşvik sistemi yalın hale getirilmeli, işletmelerin bürokrasi ve kırtasiyeye çok boğulmadan desteklere ve teşviklere ulaşabilmesi gerekmektedir.